17 Mart 2011 Perşembe

GEÇEMEDİLER



Vatan ve Namus

3 Kasım 1914 - 9 Ocak 1916 arası namusları için öldüler.


18 MART ŞEHİTLER GÜNÜNDE,
ÇANAKKALE DENİZ ZAFERLERİNİN yıl dönümünde;

Şehitlerimizi ve Gazilerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anıyoruz.

ÇANAKKALE "ŞEHİTLER ANITI"

Gelibolu, Seddülbahir’in 3 km. kuzeydoğusunda, Morto Koyu’nun doğusunda denize hakim Eski Hisarlık Tepe’nin sırtında Ömer Kaptan tepe’si üzerinde yer alan bu anıt bütün Çanakkale Savaşları şehitlerinin anısına yapılmıştır. Çanakkale Şehitler Abidesi, Çanakkale Savaşları’nda şehit düşen 253.000 şehidi simgeleyen anıtların en görkemlisidir. 

Çanakkale şehitleri anısına ilk olarak anıtın yapılması için Alçıtepe düşünülmüş ve planlanmış, ancak arazinin bozukluğu ve denize uzak oluşundan ötürü bundan vazgeçilmiş ve bugünkü yerine yapılmıştır. İlk kez Çanakkale Şehitler Anıtının yapılması 1944’te kararlaştırılmış ve aynı yıl bir yarışma açılmıştır. Yarışmayı Y. Mimar Doğan Erginbaş ve Y.Mimar İsmail Utkualan’ın hazırladığı proje kazanmış, anıtın yapımına 19 Nisan 1954’te başlanmış ve 21 Ağustos 1960’ta tamamlanarak açılmıştır. 

Çanakkale Şehitler Abidesi 25.00x25.00 m. ölçüsünde bir kaide üzerine 41.70 m. yüksekliğinde dört ayak üzerine oturtulmuştur. Buradaki ayaklar 7.50x7.50 ölçüsünde, 10’ar m. aralıklı olup, girişte 30.00x30.00 m.lik bir onur holü bulunmaktadır. Çanakkale Şehitler Anıtının ayakları üzerinde bulunan rölyefler Kültür Bakanlığı’nca yaptırılarak 27 Kasım 1999’da açılmıştır. Anıt, son derece güzel bir ışıklandırma sistemine sahiptir. Bahçesinde bulunan direk yekpare bronzdan olup 25 m. yüksekliğindedir. Bu direk ABD’de yaşayan Nazmi Celal (William Johnson) tarafından hediye edilmiştir. Çanakkale Şehitler Anıtının tümü 625 km.lik bir alanı kaplamaktadır. 

Çanakkale Şehitler Anıtının orta yerindeki taş blok burada şehit düşmüş askerlerin toplu mezarlarını sembolize etmektedir. Bunun üzerinde Mehmet Akif’in Çanakkale Şehitleri için yazdığı şiirin ilk mısrasına yer verilmiştir. Ayrıca Çanakkale Şehitler Anıtının altında Çanakkale Savaşı eserlerinden oluşan bir müze açılmıştır. Bu müzede savaş alanı kroki ve haritaları ile savaşta kullanılmış mermiler, dürbünler, Anzaklara ait mektuplar, içki, ilaç, karavana kapları, sigara tabakaları ve bazı savaş araç ve gereçleri sergilenmektedir. Bunlar arasında her iki tarafın birbirlerine açtıkları ateş sırasında havada çarpışan mermiler ile kemiklere saplanmış mermi ve şarapnel parçaları bulunmaktadır. 

Çanakkale Şehitler Anıtı’nın yanında Mayıs 1992’de yapımı tamamlanmış bir şehitlik bulunmaktadır. Burada üstlerine ay yıldız konulmuş, isimleri tespit edilebilen 100 subay ve 398 erin isimleri yazılıdır.

Kaynak-Çanakkale Valiliği

ÇANAKKALE BOĞAZI

Çanakkale Boğazı, İstanbul Boğazı'nın iki katıdır ve en dar yeri orta tarafında 1300 m'dir. Burası güneyde Çanakkale kenti kuzeyde Kilitbahir'in olduğu yerdir. Boğazın en geniş yeri 7 km, uzunluğu 60 km'dir. En derin noktasının derinliği 167 metre olan boğazın ortalama derinliği 65 metredir.

Boğazın her iki yakasında kaleler vardır. İlk defa Türk kuvvetleri 1356'da Süleyman Paşa ile Çimenlikhisar kalesini fethetti, Çardak kalesini yaptı. Yıldırım Bayezid Bizans surlarını yıkıp iç kaleyi düzeltti. Fatih Sultan Mehmet, Rumeli'de Sestos (Kilidülbahir-deniz kilidi), Anadolu'da Aydos (Seddülbahir-deniz seti) kalelerini yaptı.

Batıdan boğaza girilirse Rumeli kıyısı boyunca Seddülbahir, Kirte, Kilitbahir, Eceabat, Boğalı, Büyük Anafarta, Kumköy, Uzundere, Küçük Anafarta, Cumalı, Bayırköy, Burgaz, Gelibolu, Yeniköy ana yerleşimleri görülecektir. Anadolu tarafında ise Kumkale, Erenköy, Kuzuköy, Çanakkale, Nara, Yapıldak, Bergos, Lapseki, Çardak yerleşimleri vardır. Boğazın Rumeli kıyısı Tekeburun'dan Çankaya burnuna, Anadolu kıyısı Kumkale burnundan Çardak'a uzanır.

Çanakkale Savaşları 19 Şubat 1915‘te Çanakkale Boğazı’nın Ege Denizi’ne açılan ağzına karşı İngiliz ve Fransız filolarının deniz harekatı şeklinde başladı. Boğazın bu ağzında, Avrupa yakasında Seddülbahir, Asya yakasında Kumkale başta olmak üzere, Ertuğrul ve Orhaniye ile beraber başlıca dört Türk müstahkem noktası vardır.

Bu ağızdan içeride Boğaz genişler ve orta kısmında tekrar daralır. İşte bu orta kısımda da Avrupa yakasında Kilitbahir, Asya kıtasında Hamidiye olmak üzere ve bunlarla beraber merkez savunma hattı ve sahil bataryaları vardır. Denizden gelecek düşmana karşı Boğazı işte bu iki kademeli istihkamlar grubu korur. Fakat ne Avrupa ne de Asya kıtalarında başkaca kıyı savunma tertibatı yoktur. Çanakkale Boğazı’na düşman harekatı 19-20 Şubat 1915′te 12 büyük zırhlı ve diğer refakat gemilerinin saldırılarıyla başladı.

25 Şubat 1915‘te saldırı tekrarlandı. Sabahtan akşama kadar süren bombardımanlarla Boğaz ağzındaki Seddülbahir-Kumkale tabya grupları susturuldu. Gece asker çıkarılarak tahribat genişletildi ve askerler geri çekildi. 4 Mart günü bu hareketler tekrarlandı. Çıkarılan askerler karşı saldırı ile püskürtüldü.

Fakat Çanakkale Boğazı’nın girişindeki tahkimat artık işe yaramaz hale getirilmişti. Bunun üzerine 7-8 Mart’ta Boğaz’a giren İngiliz-Fransız gemileri merkez istihkamlarına saldırmaya başladılar. 11-12 Mart’ta aynı hareketler tekrarlandı. Savaş çok şiddetli oluyordu. Nihayet 18 Mart‘ta İngiliz ve Fransız filoları bütün kuvvetleriyle ve Boğaz’ı geçmek için en büyük saldırılarını yaptılar. Harp akşama kadar sürdü. 18 büyük zırhlı, birçok muhrip, denizaltılar ve hulasa 506 topluk bir kudret, çoğu eski olan kara istihkamlarına ateş kustu.

Fakat netice düşman için tam bir mağlubiyet oldu. Akşam üzeri geri çekilmeye karar verdikleri zaman, 6 saat 45 dakika süren harbin sonunda bütün mürettebatıyla bir Fransız iki İngiliz zırhlısı çok ağır hasara uğramışlardı. Diğer üç gemi torbil isabetiyle karaya oturmuştu. Hulasa Boğaz’a giren filolar kuvvetlerinin yarısını kaybetmişlerdi. Bu savaşta Türk merkez bataryaları ancak 150 top kullanabiliyorlardı. Yalnız 44 şehitle 70 yaralı verdiler. 3 topları tahrip edildi.

İşte bu deniz yenilgisinden sonradır ki, İngiliz ve Fransızlar Çanakkale Boğazı’nın geçilemeyeceğine karar verdiler. Karadan taarruz planlarına geçtiler. Karaya asker çıkarma hareketi ancak 25 Nisan 1915‘te başladı.



Kaynak-Çanakkale Valiliği

ÇANAKKALE "ŞEHİTLER RÖLYEFİ"

Zaman zaman sohbetlerde: “Neden bizden de bilim adamı çokça yetişmez? Diğer ülkelerden ne farkımız var? Bizde hiç mi aydın yetişmemiş?” yollu yakınmalarımız olur. Aynı soruyu kendisi de bir bilim adamı olan Toygar AKMAN üniversite öğrenciliği yıllarında babasına sormuş. Babası da cevap niteliğinde olmak üzere öğretmenliğe yeni başladığı yıllardaki hatıralarından bir bölümünü anlatıyor:

“Çanakkale Savaşı’nın bütün şiddetiyle sürdüğü o günlerde Sirkeci İstasyonu’ndan hergün asker dolusu trenler Trakya yönüne doğru hareket ederdi. Sarayburnu İskelesi’nden de asker dolu koca koca gemiler Çanakkale’ye doğru denize açılırdı. Bütün İstanbul halkı bu kahraman askerleri göz yaşları içinde uğurladık. Giden gemiler ve trenler daima boş olarak döner ve gidenlerden de kısa bir süre sonra haber alınamazdı.”

Babam göz yaşlarını silerek devam etti:

“O günlerin birinde İstanbul Erkek Lisesi’nin bir dokuzuncu sınıfında ders veriyordum. Sınıfın kapısı iki defa tıklatıldıktan sonra açıldı ve içeriye müdür muavini ile kalpaklı bir binbaşı girdi. Sert bir asker selâmı çaktı. Ben de ayağa kalkarak kendilerini selâmladım. Daha ziyaret sebebini sormadan, binbaşı bana baktı ve tok bir sesle:

-Muallim Bey! Memleket, evlâd-ı vatandan hizmet bekler, dedikten sonra sınıfa döndü ve arka sıralarda oturan uzun boylu öğrencilere, “Sen gel, sen gel, sen de gel!” diye seslenerek, öğrencileri toplamaya başlamıştı. Önde oturanlar, kendilerinin de alınması için, oturdukları sırada dik durmaya ya da ayaklarının ucuna basarak uzun boylu görünmeye çalışıyorlardı. Binbaşı bu öğrencilere acı acı gülümseyerek sırtlarını okşayıp topladığı öğrencileri alıp, geride kalan bizlere sert bir asker selâmı vererek çıkarak gitti. Sınıfta öylece kalakalmıştım. Diğer sınıflardan toplananlarla beraber bizim öğrencileri Selimîye Kışlası’na götürmüşler. Gidenlerin arkadaşlarına gönderdikleri mektuplardan, orada makineli tüfek eğitimi aldıklarını, üç aylık eğitim süresi bitince Çanakkale’ye gideceklerini öğreniyorduk. Üç ay sonra ise kendilerinden hiç haber alınamadı.” Rahmetli babam sözlerinin burasında durmuş, dopdolu gözleriyle bana bakarak:

“Gidenlerin hiçbiri geri gelmedi. Hepsi de dokuzuncu sınıf öğrencisi idi. İstanbullular dokuzuncu sınıfa kadar gelmiş bütün okuyan evlâtlarını şehit verdiler. Geriye kalanlar oldu ise onlar da Yemen’de ve İstiklâl Harbi’nde şehit düştü. İstanbul daha ne verecekti ki evlâdım. O zamana kadar memlekette aydının harman olduğu yer İstanbul’du. Memlekette aydın mı kaldı a oğul? Pınarlar kurudu, pınarlar!.. Sen ne sorarsın!”
Kaynak-Toygar Akman 

ÇANAKKALE "ŞAHİNDERE ŞEHİTLİĞİ"

Üsteğmen Mustafa Efendi şehitliği olarak ta adlandırılan bu şehitlik, Zığındere Muharebesi’nde savaşan 28., 29., 30. ve 126. Alaylar’da şehit düşenlerin gömülü olduğu gerçek bir şehitliktir. 

Buradaki mezarlardan bir tanesinin etrafı demir parmaklıkla çevrilmiştir ve üzerinde orijinal kitabesi bulunmaktadır. Bu mezar, 30. Alay’dan Mülazım-ı Sani (Üsteğmen) Mustafa Efendi’ye aittir. Ayrıca bu bölgede 4. Tümen Seyyar Hastanesi de kurulmuştur.

Bu şehitlikte isimleri tespit edilen 2177 şehit yatmaktadır.

ÇANAKKALE SAVAŞLARINDA "KİLİTBAHİR KALESİ"

Kale, 1452 yılında İstanbul kuşatması esnasında Papalık Donanması’nın Bizans İmparatorluğu’na yardım etmesini önlemek amacıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından 93 günde yaptırılmıştır. Kale, iç ve dış sur duvarlarından ve avlu içinde 7 katlı üçgen bir kuleden oluşmaktadır. Daha sonra ilk kez 1541 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından restore edilmiş, bu restorasyon esnasında güney kısmı çevreleyen bir sur duvarıyla dış uçta bir kule (Sarıkule) inşa edilmiştir. Kale, 1870 yılında Sultan Abdülaziz tarafından ikinci kez restore edilmiştir. 

Kuzey bölümünün orijinal dış deniz duvarı günümüzde yoktur. Bu bölümün kuzey parçası 1893-1894 yıllarında II. Abdülhamit tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Dış sur duvarları (dış kale) 4m., ikinci dış kale 18m., iç kale 30m. yüksekliğindedir. Duvar kalınlıkları 4m.-6m. arasındadır.

Deniz duvarlarının güney kısımları top mazgalı olarak kullanılmıştır. Kale, tümüyle kaba yontulmuş taşlarla inşa edilmiştir. açıklık kısımları kiremit kemerli olup, kapı ve pencereler beyaz mermerden yapılmıştır. 

Kale, Çanakkale Savaşları’nda çok önemli rol oynamıştır. Bu kale, 14 Kasım 1980 tarihinde Kültür Bakanlığı tarafından “Korunması Gereken Kültürel Varlık” olarak tescil edilmiştir.

ÇANAKKALE SAVAŞLARINDA "CONKBAYIRI"

Conkbayırı, yukarıdaki muhteşem görüntünün olduğu yer; Çanakkale savaşında destansı çarpışmaların olduğu alandır. Burası yaklaşık 20 metre aralıktaki siperlerin göğüs göğüse çatışılarak bir günde onlarca kez el değiştirdiği yerdir. 

Düşmanlar arasındave farklı siperlerde inanılması zor dostluklarda burada gelişmiştir. 

Conkbayırı; Havada mermilerin çarpışıp birbirine kaynak olduğu metre kare başına düşen mermi sayısının 100.000'leri bulduğu yerdir. 

Anılardan yansıdığına göre burası; savaştan öte duyguların yaşandığı, Türkün ne kadar asil bir düşman olduğunu bütün Dünya'ya gösterdiği bir mertlik alanıdır.

ÇANAKKALE "CONKBAYIRI ŞEHİTLİĞİ"

Conbayırı’nda 3 adet Türk anıtı bulunmaktadır. Bu anıtların en yenisi Yeni Zelanda Anıtı’nın hemen yanında bulunan bronzdan yapılmış Atatürk heykelidir. Bu heykelin kaide kısmında Albay Mustafa Kemal’in 10 Ağustos 1915’te yapılan Conkbayırı süngü taaruzunu yönetirken bir şarapnel parçasının göğsüne isabet etmesi ve kalbinin üzerinde bulunan saatinin parçalanması olayı bizzat kendi ağzından anlatılmaktadır. 

Atatürk heykelinin hemen ön kısmında Üsteğmen Nazif Çakmak’ın anısına yapılmış mezar bulunmaktadır. 



Mezarın kitabesinde ise:

“Üsteğmen Nazif Çakmak’ın Mezarı. 

Mareşal Fevzi Çakmak’ın kardeşi Üsteğmen Nazif Çakmak, süngü hücumu sırasında bölüğünün önünde düşman siperlerine atladığı sırada şehit olmuştur.



26 Temmuz 1915.” ibaresi okun maktadır.

ÇANAKKALE SAVAŞLARINDA "ŞEHİD 57 NCİ ALAY"

Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Ünaydın ile yaptığı görüşme sırasında şöyle anlatmaktadır. 

“...Bu esnada Conkbayırının güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırına doğru koşmakta, geri çekilmekte olduğunu gördüm... Bu askerlerin önüne kendim çıkarak:
-Niçin geri .ekiliyorsunuz ? dedim.
-Efendim düşman dediler!
-Nerede?
-İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün. Ben kuvvetleri (geride) bırakmışım, askerler on dakika istirahat etsin diye...Düşman da bu tepeye gelmiş...Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık bilemiyorum, bilinçli bir düşünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum. Geri çekilen askerlere: Geri çekilmeyeceksiniz, dedim.
- Cephanemiz kalmadı, dediler.
- Cephaneniz yoksa süngünüz var,dedim.
Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırına doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen askerlerinin ‘ marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır...”

Gerçekten de, çekilen Türk askerleri mevzi alınca, karşı taraf ta mevzi alıp duraklar. Böylece, 57. Alay Öncü Bölüğü'nün Conkbayırı’na yerleşmesi için gereken süre kazanılmış olur. İşte bu an, Çanakkale Savaşları Kara Harekatı’nın kaderini belirleyen önemli anlardan birisidir. Böylesine önemli anda kilit rolü oynayan kişi ise, tartışmasız Mustafa Kemal’dir. Bu husus, Çanakkale Savaşları tarihiyle uğralan Türk ve yabancı bütün uzmanlar tarafından doğrulanıp vurgulanmaktadır. 
Daha sonra, Kolordu Komutanı Esat Paşa'nın izniyle, 27. Alay’dan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57.Alay'a şu emri verir :
“ Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.”

25 Nisan 1915 günü, vakit ikindiye yaklaşırken, ilk çıkarma kademesi olan tümenin sahile çıkışı da tamamlanmıştır. Ne var ki, 27. Alayın birlikleri ve 57. Alayın yaptığı karşı saldırı ile süngü hücumları sonucu Anzaklar çok sayıda kayıp vermiş ve sahile çekilmişler, kritik ve endişeli anlar yaşamaktadırlar. Gene de gün batarken, Anzak Kolordusu’nun sahile çıkan Tümeni, Arıburnu’nun sarp yamaç ve tepelerinde yerleşme olanağı bulur. 5Arıburnu'nda görev yapan 27. Alayımızın yardımına koşan birliklerimizin bazıları dağılınca, 57. Alayımız daha geniş bir araziye yayılmak mecburiyetinde kaldı; dolayısıyla yoğunluğu azaldı. Kumandanı Kurmay Yarbay Hüseyin Avni şehit oldu. Kumandayı ele alan Kurmay Binbaşı Yusuf Ziya da şehit olunca alay müftüsü Hasan Fehmi kumandan oldu; o da şehit düştü. Kumandanları şehit düşen birlikler Arıburnu sırtlarında düşmanı durdurmak için canla başla savaşıyorlardı. Bombalarla düşmana saldıran Nazif Çakmak (Fevzi Çakmak'ın kardeşi) şehit düşerken, ardından gelen 57. Alay'ın 6. Bölüğü ile, Anzak Kolordusu'nun 3. Alayı'nın 4. Bölüğü süngü ve dipçiklerle birbirlerine girdiler. 57 nci Alay son neferine kadar savaşır.yetişebilen askerlerinin ‘ marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır...”

Gerçekten de, çekilen Türk askerleri mevzi alınca, karşı taraf ta mevzi alıp duraklar. Böylece, 57. Alay Öncü Bölüğü'nün Conkbayırı’na yerleşmesi için gereken süre kazanılmış olur. İşte bu an, Çanakkale Savaşları Kara Harekatı’nın kaderini belirleyen önemli anlardan birisidir. Böylesine önemli anda kilit rolü oynayan kişi ise, tartışmasız Mustafa Kemal’dir. Bu husus, Çanakkale Savaşları tarihiyle uğralan Türk ve yabancı bütün uzmanlar tarafından doğrulanıp vurgulanmaktadır. 
Daha sonra, Kolordu Komutanı Esat Paşa'nın izniyle, 27. Alay’dan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57.Alay'a şu emri verir :
“ Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.”

25 Nisan 1915 günü, vakit ikindiye yaklaşırken, ilk çıkarma kademesi olan tümenin sahile çıkışı da tamamlanmıştır. Ne var ki, 27. Alayın birlikleri ve 57. Alayın yaptığı karşı saldırı ile süngü hücumları sonucu Anzaklar çok sayıda kayıp vermiş ve sahile çekilmişler, kritik ve endişeli anlar yaşamaktadırlar. Gene de gün batarken, Anzak Kolordusu’nun sahile çıkan Tümeni, Arıburnu’nun sarp yamaç ve tepelerinde yerleşme olanağı bulur. 5Arıburnu'nda görev yapan 27. Alayımızın yardımına koşan birliklerimizin bazıları dağılınca, 57. Alayımız daha geniş bir araziye yayılmak mecburiyetinde kaldı; dolayısıyla yoğunluğu azaldı. Kumandanı Kurmay Yarbay Hüseyin Avni şehit oldu. Kumandayı ele alan Kurmay Binbaşı Yusuf Ziya da şehit olunca alay müftüsü Hasan Fehmi kumandan oldu; o da şehit düştü. Kumandanları şehit düşen birlikler Arıburnu sırtlarında düşmanı durdurmak için canla başla savaşıyorlardı. Bombalarla düşmana saldıran Nazif Çakmak (Fevzi Çakmak'ın kardeşi) şehit düşerken, ardından gelen 57. Alay'ın 6. Bölüğü ile, Anzak Kolordusu'nun 3. Alayı'nın 4. Bölüğü süngü ve dipçiklerle birbirlerine girdiler. 

57 nci Alay son neferine kadar savaştı.

Kaynak-Ruşen Eşref Ünaydın

ÇANAKKALE "57 NCİ ALAY ŞEHİTLİĞİ"


Şehitlik, Kabatepe-Conkbayırı yolu üzerinde Kılıç Bayırı'nın güney ucundadır. Burası aynı zamanda Bomba Sırtı'nın kuzey ucudur.

Şehitlik, 1992 yılında mimar Nejat Dinçel tarafından tasarlanarak inşa edilmiştir. Bu şehitlik sembolik bir şehitliktir. 57. Alay'ın gerçek şehitliği Yarbay Hüseyin Avni Bey'in mezarı karşısında bulunan Çatal Dere Vadisi içerisindedir. 57. Alay'ın gerçek Şehitliği 10 Aralık 1992 tarihinde düzenlenen bir törenle halkın ziyaretine açılmış, 25 Temmuz 1994 tarihindeki orman yangınında hasar görmüş, onarılarak 11 Kasım 1994′te tekrar hizmete sunulmuştur.

Gerçek şehitlikte Burada yatan şehitlerin en küçüğü 9 yaşındaki Saka Çocuk’tur. Ayrıca 57.Alay’ın İstanbullu Rum Doktoru Yüzbaşı Dimitroyati, Alay İmamı Konyalı Hasan Fehmi Efendi ile beraber burada gömülüdür. Alay’ın komutanı Yarbay Manastırlı Hüseyin Avni Bey’in mezarı parmaklıkla çevrili küçük bir alanın ortasındadır. Mermerden yapılmış olan bu mezarın başındaki bir yazıtta kısaca savaş hakkında bilgiler verilmektedir.

57. Alay, Yarbay Mustafa Kemal'in komutasındaki 19. Tümen'e bağlı bir alaydır. Mustafa Kemal'in emriyle bu bölgeye gelmiş ve savaş sonuna kadar bu bölgenin savunmasında birçok kahramanlıklar göstermiştir.

Şehitliğin hemen girişinde sağ tarafta 10 Eylül 1994'te 108 yaşında vefat eden Hüseyin Kaçmaz'ın bronz heykeli bulunmaktadır.

Şehitliğin inşası esnasında iki iskelet yan yana bulunmuştur. İskeletlerin yanlarında bulunan künyelerden, birinin Yüzbaşı Woister'e diğerinin de 57. Alay, 6. Bölük Komutanı Üsteğmen Mustafa Asım Bey'e ait olduğu tespit edilmiştir. bu iki subay iskeleti şehitliğin kuzey ucunda bulunan anıtın hemen ön kısmına, ilk bulundukları yere gömülmüştür.


Yer Çanakkale

Türklüğün toprağı “ vatan “ diyerek
Al kanı döktüğü yer ÇANAKKALE.
Mehmet’in ölmeyi şeref bilerek
Toprağa düştüğü yer ÇANAKKALE.

Denizler yol vermez her nidasıyla
Gökler tutulmuştu cenk havasıyla
Bulutlar ağlarken ölüm yasıyla
Tarihin güldüğü yer ÇANAKKALE.

Dağlar secde etti her şehidime
Analar yanardı mert yiğidime
Gemiler inerken suyun dibine
Bayrağın sevdiği yer ÇANAKKALE.

Ölmeyi emreder eşsiz komutan
“Geçilmez” diyordu bu yüce vatan
Türk’ün yardımcısı Ulu Yaradan
Alemin bildiği yer ÇANAKKALE.

Turan Işık Hanak

ÇANAKKALE SAVAŞLARINDA "ARIBURNU"

Birinci Dünya Savaşı’nın gidişatını değiştiren Çanakkale Muharebeleri; önce boğazda geçen ve 18 Mart 1915’te İngiliz ve Fransız donanmalarının yenilgisiyle sonuçlanan deniz harekâtı, bunu izleyen Gelibolu Yarımadası ve Anadolu yakasında geçen kara muharebeleri şeklinde cereyan etmiştir. Zamanın en ileri teknoloji ürünü silahlarıyla donatılmış üstün düşman kuvvetlerine karşı eski toplar ve yetersiz cephaneyle savunma yapmak zorunda kalan Türk birlikleri insanüstü mücadele vererek bir destan yaratmışlardır.

Deniz muharebelerindeki yenilgiden sonra karaya asker çıkarmak suretiyle Gelibolu Yarımadası’nı ele geçirmeye karar veren İtilaf devletleri, 25 Nisan 1915’te Arıburnu ve Seddülbahir bölgelerine çıkarma yapmışlardır. Arıburnu bölgesi için Avusturalya ve Yeni Zelandalılardan oluşan Anzak Kolordusu ile 2’nci Tali Filo görevlendirilmiştir.

İlk çıkarmanın Kabatepe-Arıburnu arasındaki bölgeye yapılması planlanmış olmasına rağmen çıkarma araçlarının akıntının etkisi ile kuzeye kayması sonucu Büyük ve Küçük Arıburnu bölgesine çıkarma yapılmıştır. Arıburnu bölgesine çıkan Anzak Kolordusunun karşısında, gözetleme görevi yapan iki mangadan ibaret bir Türk birliği bulunuyordu. Anzakların şiddetli topçu ve donanma ateşleri karşısında inatla direnen bu birliğin imdadına 27’nci Alay yetişerek Kemalyeri-Merkeztepe genel istikametinde Anzak kuvvetleri üzerine taarruza başlamıştır. Bu sırada 19’uncu Tümen Komutanı olan Kurmay Yarbay Mustafa Kemal (ATATÜRK), kendi inisiyatifini kullanarak 57’nci Alay ile bir dağ bataryası ve bir sıhhiye müfrezesini Kocaçimen’e yöneltmiş ve Conkbayırı’na doğru ilerleyen Anzak kuvvetlerine karşı taarruza geçmiştir.

İngilizlerin 6 Ağustos’ta Arıburnu’na yeni kuvvetler çıkararak Kanlısırt istikametinde taarruza başlamaları sonucu muharebeler şiddetlenmiştir. Yapılan karşılıklı taarruzlar sonucunda çok kanlı muharebelere rağmen bir sonuç elde edilememiş ve İngilizlerin Kanlısırt’a yönelttikleri taarruzlar Türk birlikleri tarafından püskürtülmüştür. Ancak Türk taarruzları da İngilizlerin çok sayıda el bombası kullanması sonucu durdurulmuştur.

Aralık 1915’e kadar Arıburnu bölgesinde önemli bir gelişme olmamış, zaman zaman mevzi çatışmaları devam etmiştir. Ancak bu tarihten sonra İtilaf devletleri, Çanakkale Cephesi’ne kuvvet ayıramayacaklarını, buradaki amaçlarına ulaşamayacaklarını ve Türk birliklerinin bölgedeki savunmasını söküp atamayacaklarını; kısacası Çanakkale’nin geçilmez olduğunu anlamaları sonucunda 7 Aralık 1915’te Çanakkale Cephesi’nin boşaltılmasına karar vermişlerdir. İngilizler 8-20 Aralık 1915’te Anafartalar ve Arıburnu bölgelerini boşaltmışlardır.

Kaynak-Genel Kurmay Başkanlığı

ÇANAKKALE "HAVUZLAR ŞEHİTLİĞİ"

Kilitbahir Köyü’ne 3km. uzaklıkta Şarlayan Dere’nin ağzındadır. Anıt ve şehitlik 1960-1961 yıllarında “Çanakkale Şehitleri Anıtlarına Yardım Derneği” tarafından yaptırılmıştır. 

Anıt, 4 adet 12cm.’lik muhasara bataryasının olduğu yere yapılmıştır. Aynı zamanda Kerevizdere’de Fransızlara karşı savaşırken 21 Haziran 1915’te şehit düşen ve buraya gömülen 2 subay ve 8 erin anısına dikilmiştir. Bu nedenle Kerevizdere Şehitliği'de denmektedir.

Bu subaylar; 2. Tümen’den Yüzbaşı Kemal Bey ve 126. Alay komutanının yaveri Teğmen İsmail Bey’dir. Bu anıtın olduğu yerde büyük, asırlık çınar ağaçları da bulunmaktadır.

ÇANAKKALE "SOĞANDERE ŞEHİTLİĞİ"

Soğandere Mevkii’nde şehit olanların gömülü olduğu gerçek bir şehitliktir. Bu şehitlikte, kayıtlarda isimleri ve memleketleri tespit edilen 600 şehit yatmaktadır. Şehitlik, Zeytinburnu Belediyesi tarafından yaptırılmıştır.

Bu bölgede 2., 7. ve 12. Tümenler’in sıhhiye bölükleri yerleştirilmiş, aynı zamanda 15. Tümen Seyyar Hastanesi de kurulmuştur. Şehitliğe giderken yolun sağ tarafında görülen harabe binalar “Melek Hanım Çiftliği Reviri” olarak kullanılmıştır. Bu adı geçen sağlık ünitelerinde tedavi görürken hayatını kaybedenlerin gömülü olduğu kabristanlar bulunmaktadır.

ÇANAKKALE "ŞAHİNDERE ŞEHİTLİĞİ"

Burada, Zığındere Muharebesi’nde savaşan 28., 29., 30. ve 126. Alaylar’da şehit düşenlerin gömülü olduğu gerçek bir şehitliktir. 

Buradaki mezarlardan bir tanesinin etrafı demir parmaklıkla çevrilmiştir ve üzerinde orijinal kitabesi bulunmaktadır. Bu mezar, 30. Alay’dan Mülazım-ı Sani (Üsteğmen) Mustafa Efendi’ye aittir. Ayrıca bu bölgede 4. Tümen Seyyar Hastanesi de kurulmuştur. 

Bu şehitlikte isimleri tespit edilen 2177 şehit yatmaktadır.

ÇANAKKALE "KESİKDERE ŞEHİTLİĞİ"

57. Alay Şehitliği’nin sağındaki vadide yer alan Kesikdere Şehitliği 2006 yılında tamamlanmıştır. 

Şehitlikte, bu bölgede çarpışmış olan 57. 27. 64 ve 18. Alay’lara mensup askerler yatmaktadır. 

Şehitlikte bulunan kitabelerde isimleri tespit edilen 1115 askerin adı yazmaktadır.

ÇANAKKALE "YAHYA ÇAVUŞ ŞEHİTLİĞİ"

Yahya Çavuş Şehitliği, Ertuğrul Koyu’na hakim bir noktada, Ertuğrul Tabyası’nın karşısındadır. Bu şehitlik Yahya Çavuş ve emrindeki bölüğün anısına inşa edilmiştir.

Yahya Çavuş’un komutasındaki 26. Alay, 3. Tabur, 10. Bölük (Bölük Komutanı Teğmen Abdurrahman Bey şehit olunca komutayı almıştır.) Ertuğrul Koyu’na İngiliz Albion Zırhlısı desteğinde çıkarma yapan 1. Royal Dublin Alayı ve River Clyde Gemisi’nden karaya çıkan 1. Royal Munster Alayı ve 2. Hampshire Alayı’na karşı 25 Nisan 1915 tarihinde sabah erken saatlerden akşam saatlerinde 2. Tabur takviye gelene kadar Ertuğrul Koyu’nu azimle ve büyük bir kahramanlıkla savunmuştur.

İngiliz resmi tarihçilere göre “Bu küçük birlik savunmaya, abartılması zor bir hizmet sunmuştur. Kuşkusuz İngiliz planının çökmesine en önemli sebep Ertuğrul Koyu’nu 26 Nisan’a kadar ele geçirememektir.”

Şehitlik dikdörtgen şekildedir. İlk olarak 1962 yılında yapılmıştır. 1992 yılında Kültür Bakanlığı tarafından yeniden düzenlenmiştir

ÇANAKKALE "SARGIYERİ ŞEHİTLİĞİ"

Alçıtepe Köyü’nün yaklaşık 1 km. batısında yer almaktadır. Burası Zığındere Vadisi’nin kuzey ucundadır. Savaş sırasında burada açık hava hastanesi kurulmuştur. Bu hastanede 2. Tümen Kurmay Başkanı Yüzbaşı Kemal Bey ile bu bölgede çarpışan Alaylar’dan yaralanan askerler yatmaktadır.

Bu hastane, zamanla, ortada hiçbir anlaşma olmadan kendiliğinden ortak kullanılan bir hastane şeklini almıştır. Bu hastanede Türk yaralıların yanı sıra İngiliz ve Fransız yaralılar da tedavi edilmeye başlanılmıştır. 

28 Haziran 1915 tarihinde bir İngiliz gemisinden açılan ateşlerde mermilerden birisi bu hastaneye isabet eder. Bu bombardıman sonucu hastanede yaralı yatanlar ile çalışan personel şehit olmuştur. Bu bombardımanda ayrıca İngiliz ve Fransız yaralılar da hayatını kaybetmiştir. Burada şehit olanların yattığı bir şehitliktir. 

Bu şehitlik ilk kez 1947 yılında inşa edilmiş, daha sonra 1995 yılında yeniden düzenlenmiş ve restore edilmiştir. şehitliğin yapımı esnasında çok sayıda kemik bulunmuştur. Yapılan araştırmalar sonucu bu şehitliğin olduğu yerin gerçek bir şehitlik olduğu tespit edilmiştir

ÇANAKKALE "MECİDİYE ŞEHİTLİĞİ"

18 Mart 1915 günü Çanakkale Boğazında yapılan deniz savaşı esnasınd itilaf donanması tarafından açılan ateş sonucu Mecidiye bataryasının cephaneliği isabet alır. Cephaneliğin patlaması sonucu bataryada görveli 13 er şehit olur.

Bu kahraman vatan evlatlarının toplu olarak gömüldüğü alan 1919 yılında Mecidiye Şehitliği olarak düzenlenir. 1962 yılında yapılan düzenleme ile bugünkü şekli verilmiştir.

ÇANAKKALE "KABATEPE ŞEHİTLİĞİ"

Bu yöre en kanlı çarpışmaların geçtiği bir bölgedir. Şehitlik sanal bir şehitliktir. Ayrıca burada 1985 yılında açılan bu müze içerisinde çok miktarda fotoğraf, haritalar ve savaş eserleri bulunmaktadır. Savaş alanlarından toplanan bu eserler ziyaretçiye Çanakkale Savaşı'yla ilgili iyi bir fikir vermektedir.

ÇANAKKALE "ÜSTEĞMEN MUSTAFA ŞEHİTLİĞİ"

Şahindere Şehitliğindeki mezarlardan bir tanesinin etrafı demir parmaklıkla çevrilmiştir ve üzerinde orijinal kitabesi bulunmaktadır. Bu mezar, 30. Alay’dan Mülazım-ı Sani (Üsteğmen) Mustafa Efendi’ye aittir. 

Mülazım-ı Sani (Üsteğmen) Mustafa Efendinin mezarı nedeni ile Şahindere Şehitliği, Mülazım-ı Sani (Üsteğmen) Mustafa Efendiye ithaf edilmiştir.

ÇANAKKALE "NURİ YAMUT ŞEHİTLİĞİ VE ANITI"

Zığındere Nuri Yamut Anıtı, Alçıtepe Köyü’nün yaklaşık 2.5km. batısında Zığındere Vadisi’nin üstünde Silahendaz Yamacı’nda bulunmaktadır.

Burası Çanakkale Savaşı’nda Türk Cephesi’dir. Anıt, Zığındere Savaşı boyunca hayatını kaybeden yaklaşık 10.000 şehit adına 1943 yılında Gelibolu 2. Kolordu Komutanı Korgeneral Nuri Yamut tarafından yaptırılmıştır. 

Anıt, 8.5m. yüksekliğinde, etrafı duvarla çevrili küçük bir anıttır. Anıtın iç kısmında mermer bir plaka bulunmaktadır. Bu plakanın üzerinde “Şehitlik 1915” yazmaktadır. Plakanın alt kısmına o dönemde arazide toplanan kemikler gömülmüştür.

ÇANAKKALE "ÜSTEĞMEN NAZİF ÇAKMAK ŞEHİTLİĞİ"

9.Tümene bağlı 64.Piyade Alayında bölük komutanı olan Üsteğmen Nazif Çakmak'ın kabridir. 

8 Ağustosta saldırıya geçen Yeni Zellanda kuvvetlerine karşı Conk Bayırı Zirvesini savunurken şehit düşmüştür.

Üsteğmen Nazif Çakmak; Mareşal Fevzi Çakmak'ın küçük kardeşidir.


Mezarın üzerinde şu ibare bulunmaktadır:

“Üsteğmen Nazif Çakmak’ın Mezarı.
Mareşal Fevzi Çakmak’ın kardeşi Üsteğmen Nazif Çakmak, süngü hücumu sırasında bölüğünün önünde düşman siperlerine atladığı sırada şehit olmuştur. 26 Temmuz 1915.”

15 Mart 2011 Salı

ÇANAKKALE "SON OK ANITI"

Alçıtepe Köyü’nün yaklaşık 500m. kadar batısında yer almaktadır. 3.80 m. yüksekliğinde olup 101 m2 ‘lik bir alanı kaplamaktadır, bu anıtın çevresi beyaz bir duvarla çevrilidir. 

Anıt, 4 Haziran 1915’te başlayan III. Kirte Muharebesi’nde düşmanın püskürtülmesi anısına şehit düşen yaklaşık 9.000 şehidimiz adına 1948 yılında yapılmıştır.

Kare kaide üzerinde yükselen dikdörtgen anıtın yan yüzleri şehit Mehmetçiklerin kanlarını sembolize etmek için kırmızı renge boyanmıştır. Anıtın üzerinde ay yıldız, altında dikdörtgen bir çerçeve içerisinde, elinde silahı ile Mehmetçik röliyefi bulunmaktadır. Bunun altındaki kitabede ise;
“120 mm.lik Muhasara Bataryası bu mevziden düşmanı süngü hücumu ile attı ve III. Kirte (Alçıtepe) Zaferini sağladı. 7 Haziran 1915” yazılıdır.

ÇANAKKALE "AKBAŞ ŞEHİTLİĞİ"

Akbaş Koyu, Türk kuvvetlerinin başlıca ikmal iskelelerinden birisinin bulunduğu yerdir. İtilaf Kuvvetleri'nin deniz, denizaltı ve hava hücumlarının hedefi olmuştur. Akbaş Limanı ve arkasında bulunan vadi, cephe gerisindeki başlıca seyyar hastanelerinin bulunduğu yerdir. Akbaş Şehitliği, limanın kuzeyinde bulunan cepheden yaralı olarak getirilen ve burada şehit olanların, hava ve deniz hücumlarında şehit olanların gömüldüğü mezarlığın üzerine inşa edilmiştir. 

Etrafı geniş bir duvarla çevrili şehitliğin iç kısmında 6m. yüksekliğinde bir anıt bulunmaktadır.

14 Mart 2011 Pazartesi

ÇANAKKALE "KANLISIRT ANITI"

Bu anıt, Kabatepe-Conkbayırı yolu üzerinde Kanlısırt’ın doğu ucundadır. Kitabe, mimar Ahmet Gülgören tarafından tasarlanmıştır. Anıtın üzerinde şunlar yazmaktadır:

“Anzak Kolordusu, 6-7 Ağustos 1915’te Anafartalar Bölgesi’ne çıkarma yapan 9. İngiliz Kolordusu’nun hedefine ulaşmasını kolaylaştırmak amacıyla 19. ve 16. Tümenler’in savunduğu Arıburnu Cephesi’ndeki Türk kuvvetlerini yerinde tutmak için taaruz etti. 16. Tümen birlikleri çok çetin geçen çarpışmalarda 1520 şehit, 4750 yaralı vermesine rağmen Kanlısırt’ı kahramanca savundu.”

Bu anıtın hemen karşısında, denize kadar olan sırt Kanlısırt’tır. Burada yapılan savaşlar çok çetin geçmiştir. Özellikle, 18 Mayıs gecesi yapılan ve 19 Mayıs’a kadar süren Türk taaruzunda 10.000’e yakın şehit verilmiştir. Bu olaydan sonra buraya Kanlısırt adı verilmiştir.

ÇANAKKALE "SEDDÜLBAHİR İLK ŞEHİTLER ANITI"

3 Kasım 1914 tarihinde Seddülbahir Kalesi’nin bombalanması sonucu şehit olan 5 subay 81 erin anısına inşa edilmiştir.

İlk anıt bombalamanın arkasından yapılmış fakat 1915 yılındaki savaşlarda tamamen yok olmuştur. Bu bombardımanda şehit olanların parçalanmış cesetleri kalenin giriş kapısının önünde bulunan, beyaz duvarla çevrili bir havuzda gömülmüştür. Bu havuz, 1939 yılında yeniden düzenlenmiştir.

Bu şehitliğin üst kısmında 1986 yılında, Çanakkale Savaşları’nda verdiğimiz ilk şehitler anısına “İlk Şehitler Anıtı” olarak adlandırılmış anıt inşa edilmiştir.

ÇANAKKALE "ÇAMBURNU ŞEHİTLİĞİ"

Sembolik Şehitliktir. Balkan ve Çanakkale Savaşlarında şehit olan askerlerimizin anısına 1962 yılında Çanakkale Şehitleri ve Abideleri Yardım Derneği tarafından yaptırılmıştır.Bir kaide üzerine oturtulmuş 2.5 m. uzunluğunda abidesi bulunmaktadır Şehitlikteki anıtın üç yönünde mermer kitabeler üzerinde şunlar yazılıdır.

Doğu yönünde : 
Bu anıt 1962 yılında Çanakkale Abidesine Yardım Derneği tarafından inşa ettirilmiştir.

Güney yönü : 
Burada Balkan ve ÇANAKKALE harplerinde yaralanarak şehit düşen binlerce kahraman yatar.

Kuzeyinde :
Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver bu sakıt yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

ifadeleri yar alır

ÇANAKKALE "ÜSTEĞMEN MUSTAFA ŞEHİTLİĞİ"

Şahindere Şehitliği içerisinde orijinal halini korumuş olan bir kabirdir. 18 Eylül 1915’te şehit olan 30. Alaydan, 1886 doğumlu Ali Şadi Oğlu Üsteğmen Mustafa Efendinin kabridir.

Orijinal kitabesinde " :“Vatanın şanlı ve genç şehidi, vazifesinin şerefli ve aziz kurbanı, Mülazimsani Ali Şadi Efendi mahdumu Mustafa Efendi.” yazmaktadır.

Üsteğmen Mustafa Efendinin anısına Şahindere Şehitliğine; Üsteğmen Mustafa Efendi Şehitliği ismi verilmiştir.

ÇANAKKALE "SEYİT ONBAŞI ANITI"

Onbaşı Seyit, 1889 Edremit-Havran-Çamlık doğumludur. Görev yaptığı Rumeli Mecidiye Bataryası, isabet almış, personelin çoğu şehit olmuştur. Seyit, geriye kalan bir kaç arkadaşının yardımı ile 215 okka (275/630 kg) mermiyi kucaklayıp sağlam kalan topun basamaklarını çıkarak namluya sürer ve topu ateşler. Düşman zırhlısı Ocean tam isabet alır ve dümen donanımının bozulması nedeniyle mayına çarparak batar. 

Anıt; bu kahramanlığın anısına Seyit Onbaşıyı sembolize etmektedir.

ÇANAKKALE "57NCİ ALAY ANITI"

57. Alay, anısına yapılmıştır. 57 nci Alay; Yarbay Mustafa Kemal'in komutasındaki 19. Tümen'e bağlı bir alaydır. Mustafa Kemal'in emriyle bu bölgeye gelmiş ve savaş sonuna kadar bu bölgenin savunmasında birçok kahramanlıklar göstermiştir. 

Atatürk'ün 57. Alay'a verdiği çok ünlü emir şöyleydi: 

"Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir."

Emri alan 57. Alayın erinden komutanına kadar tamamı burada şehit oldular.

CEHENNEM OLSA GELEN, GÖĞSÜMÜZDE SÖNDÜRÜRÜZ,
BU YOL Kİ HAK YOLUDUR, DÖNME BİLMEYİZ YÜRÜRÜZ,

DÜŞER Mİ TEK TAŞI SANDIN HARİMİ NAMUSUN,
MEĞER Kİ HARBE GİDEN SON NEFER ŞEHİT OLSUN.

ŞU KARŞIMIZDAKİ MAHŞER KUDURSA, ÇILDIRSA,
DENİZLER ORDU, BULUTLAR DONANMA YAĞDIRSA,

BU ALTIMIZDAKİ YERDEN BÜTÜN YANARDAĞLAR
TAŞIP DA KAPLASA ÂFAKI BİR KIZIL SARAR.

DEĞİL Mİ CEPHEMİZİN SİNESİNDE İMAN BİR,
SEVİNME BİR, ACI BİR, GAYE AYNI, VİCDAN BİR,

DEĞİL Mİ ORTADA BİR SİNE ÇARPIYOR, YILMAZ,
CİHAN YIKILSA EMİN OL BU CEPHE SARSILMAZ.

M. Akif ERSOY

ÇANAKKALE "CONKBAYIRI ANITI"

Conbayırı’nda 3 adet Türk anıtı bulunmaktadır. Bu anıtların en yenisi Yeni Zelanda Anıtı’nın hemen yanında bulunan bronzdan yapılmış Atatürk heykelidir. 

Bu heykelin kaide kısmında Albay Mustafa Kemal’in 10 Ağustos 1915’te yapılan Conkbayırı süngü taaruzunu yönetirken bir şarapnel parçasının göğsüne isabet etmesi ve kalbinin üzerinde bulunan saatinin parçalanması olayı bizzat kendi ağzından anlatılmaktadır.

ÇANAKKALE "YAHYA ÇAVUŞ ANITI"

Yahya Çavuş Şehitliğinin ön kısmında bulunmaktadır. Bronz heykel Yahya Çavuş ve askerlerini simgelemektedir. 

Heykelin ön kısmındaki siperler orijinal siper olup yeniden düzenlenmiştir

ÇANAKKALE "MEHMETÇİĞE SAYGI ANITI"

Bu anıt, Kabatepe Tanıtım Merkezi’nden yaklaşık 2km. mesafede, Kabatepe-Conkbayırı yolu üzerinde yer almaktadır. Anıtın bulunduğu nokta Albayrak Sırtı’nın güney ucudur.

1915 Mayıs ayının başından itibaren bu bölgedeki savaşlar siper savaşlarına dönüşür, siperler arası mesafeler 7-8m.’ye kadar düşer. Siperlerde karşılıklı yoğun atışlar devam ederken, iki siper arasında yaralı yatan bir İngiliz subayı yardım ister, fakat hiç kimse yardım için ortaya çıkmaya cesaret edemez çünkü vızır, vızır  kurşun yağmaktadır. Bu esnada Türk siperlerinden bir Türk askeri siperden çıkarak, yaralı İngiliz subayını kucaklar ve Anzak siperleri önüne kadar götürerek bırakır ve kendi siperine geri döner.

Bu olay karşısında Anzaklar büyük şaşkınlığa uğradılar. Çünkü Avustralya ve Yeni Zelanda’dan getirilen askerler gemilerde, Türkler’in barbar olduğu, kesinlikle Türkler’e esir düşmemeleri gerektiği şeklinde sözlerle kandırılmışlardı, söylenenlerin yalan olduğu, Türkler’in nasıl kişiler olduğunu artık anlamışlardır. 

Bu İngiliz subay, Üsteğmen Casey’dir. Bu subay, daha sonraki yıllarda Avustralya Genel Valisi olmuştur. 

Bu anıt, Mehmetçiğin ne kadar çok insan sevgisiyle dolu olduğunu, barışsever bir insan olduğunu anlatan bir anıttır.