30 Aralık 2014 Salı

27 Aralık 2014 Cumartesi

CANI PAHASINA NAMUSUNU TESLİM ETMEYEN TÜRK KADINI

Yunan Ordusu Afyon bozgunundan sonra küçük öbeklerle batıya doğru kaçmaya başladı. Köylere uğruyor, yiyecek alıyor, ayak üstü bir şeyler yiyip yollarına devam ediyorlardı. Savunmasız, Kuzuluk Köyü'ne yirmi kaçak Yunan askeri geldi. Köylüler, çeşme başında toplanmış dertleşiyorlardı. Yunanlıların geldiklerini gören bir kız korkuyla evine kaçtı. İçeri girip kapıyı ve tek pencerenin kepengini kapattı. Yunan askerlerinden biri, güzel kızı fark etmişti. Kapıyı, kepengi zorladı ama açmayı, kırmayı başaramadı. Bir arkadaşı yanaştı yanına:

-"O güzel kızı istiyor musun?"

-"İstemez miyim, taze incir gibi."

-"Öyleyse evi ateşe ver. Dışarı çıkar."

-"Akıllısın."

Kapının önüne saman yığıp ateşledi. Alevler kısa sürede evi sardı. Annesi kızının dışarı çıkması için , Yunanlıya da kızına dokunmaması için yalvarıyordu. Köylüler uzakta toplanmış ağlaşmaktaydılar.
Durum, Yunanlıları eğlendiriyordu. Kız az sonra yanmamak için ya kapıdan ya pencereden dışarı atacaktı kendini ve asıl eğlence o zaman başlayacaktı. Keyif içinde beklediler. Kız, dışarı çıkmadı, evle birlikte yandı.

Kaynak:Turgut Özakman-Şu Çılgın Türkler. s. 651-652


29 Kasım 2014 Cumartesi

29 Kasım 1919 - Mîsak-ı Millî ilan edildi.

Anadolu'da millî uyanış! "Ordu müfettişliği"ne tayin edilen Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışıyla (19 Mayıs 1919), millî uyanış, düzenli bir direnişe dönüşme şansına kavuştu. Mustafa Kemal'in icraatı, bir müddet sonra, İtilaf devletlerinin tedirginliğine yol açarak, kendisinin geri çağırılması için, Bâbıâli'yi harekete geçirdi. İstanbul'dan yapılan baskılar neticesinde askerlikten istifa eden Mustafa Kemal Paşa, "sîne-i millete" döndüğünü bildirerek, Anadolu'daki millî direnişi düzenlemeye devam etti.

Erzurum (23 Temmuz 1919) ve Sivas (4 Eylül 1919) kongreleri tertiplendi. Özellikle millî sınırlar içinde vatanın bütünlüğü ve bölünmezliği, yabancı işgal ve tecavüzlere karşı milletin direnme hakkı bulunduğu, merkezî hükümetin aczi halinde, Anadolu'da geçici bir hükümetin kurulması gibi önemli kararlar alınarak ilan edildi. Millî direniş cemiyetleri, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında bir arada toplandı. Mustafa Kemal, bu kongre ve cemiyetlerin başkanlığına seçilerek, liderlik rolünü kabul ettirdi.

Anadolu'da gelişen millî hareket, galip devletlerin kontrolündeki İstanbul hükümetinin sevkiyle sahneye çıkartılan Anzavur Paşa kumandasındaki Kuvâ-yi İnzbâtiyye adlı kuvvetlerle ezilmek istendi. Başarısızlık, Damad Ferid hükümetinin istifası ile sonuçlandı ve Ali Rıza Paşa hükümeti kuruldu (2 Ekim 1919). Millî direniş hareketiyle irtibat ve görüşmeyi gerekli gören yeni hükümet, Amasya'da Mustafa Kemal ile görüşmelere girişir. Bu görüşmede özellikle, yeni seçimlerle ilgili bazı kararlar alınır (Amasya Mülâkatı, 22 Ekim 1919). Ancak yeni meclisin İstanbul'da toplanmasının, güvenlik sebebiyle mahzurlu olduğunun tesbiti, ileri görüşlülük arz eden bir önem taşımaktadır. Bu arada Sivas'ta yapılan bir toplantıda, millî hareketin sevk ve idaresini yürüten Heyet-i Temsiliyye'nin, bundan böyle Ankara'da faaliyet göstermesine karar verildi.

29 Kasım 1919 Millî gaye ve hedefleri ve millî sınırları belirleyen bir belge (Mîsak-ı Millî) hazırlanarak ilan edildi. Her şeye rağmen yine İstanbul'da toplanan meclis (12 Ocak 1920), bu millî yemini resmen kabul ve bütün dünyaya ilan ederek tarihî bir görevi yerine getirmiş oldu (17 Şubat 1920).

Misak-ı Millî ya da Millî Misak (Günümüz Türkçesi ile Millî Yemin ya da Ulusal Ant):

-Arap kökenli halkın oturduğu aynı zaman da Mondros Mütarekesi imzalandığı tarihte yabancı devletlerin işgal ettikleri bölgelerin gelecekleri, halkın serbest ve kendi oyuyla belirlenecektir; Mütareke sınırları içerisinde Osmanlı - İslam çoğunluğunun çoğunluk olarak yerleşmiş bulunduğu kısımların tümü, gerçekte ya da hükmen hiç bir neden ile birbirinden ayrılmayacak bir bütündürler.

-İlk serbest bırakıldıkları anda tekrardan kendi istekleri doğrultusunda anavatana katılan Kars, Ardahan ve Batum' da gerekirse tekrardan bir halk oylaması yapılabilecektir.

-Batı Trakya'nın hukuki durumuda, halkın kendi özgürlüğü içinde verecekleri oylarla saptanacaktır.

-İstanbul ve Marmara Denizinin her türlü güvenliği, tehlikeden uzak tutulması, Boğazların ise ticaret gemilerine açılması ilgili devletler aralarındaki anlaşma ile sağlanmalıdır.

-Misak-ı Milli kararları doğrultusunda belirlenen ilkeler çerçevesinde azınlıkların hukuki hakları, komşu ülkelerde yer alan Müslümanlarında aynı haklardan yararlanması koşuluyla azınlıklar güvence altında olacaktır.

-Türkiye' nin siyasal, adli ve mali olarak tam bağımsızlığı kabul edilecektir ; bu konularda hiç bir kayıt ve kısıtlama getirilmeyecektir.

18 Kasım 2014 Salı

18 Kasım 1920 TBMM’nin Emperyalizme karşı beyannamesi yayınladı.


Emperyalist devletlerin, devlet ve milletimizin hayatına açıkça kastetmeleri neticesinde meşru müdafaa için toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, şimdiye kadar muhtelif vesilelerle açıkça ve zımnen ilan ettiği maksat ve mesleğini bir kere daha cihana arz için bu beyannameyi yayımlamaya lüzum görmüştür.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, millî sınırlar dahilinde hayat ve bağımsızlığı ahdiyle teşekkül etmiştir. Dolayısıyla hayat ve bağımsızlığını yegâne ve mukaddes emel bildiği Türkiye halkını emperyalizm ve kapitalizm tahakküm ve zulmünden kurtararak, irade ve hâkimiyetinin sahibi kılmakla gayesine ulaşacağı kanaatindedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin hayat ve bağımsızlığına suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların tecavüzlerine karşı müdafaa ve bu maksada aykırı hareket edenleri cezalandırma azmiyle kurulmuş bir orduya sahiptir. Emir ve kumanda salahiyeti Büyük Millet Meclisi’nin manevî şahsiyetindedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkın öteden beri maruz bulunduğu sefalet sebeplerini, yeni vasıtalar ve teşkilât ile kaldırarak yerine refah ve saadet ikame etmeyi başlıca hedefi sayar. Dolayısıyla toprak, maarif, adliye, maliye, iktisat ve vakıflar işlerinde ve diğer meselelerde toplumsal kardeşlik ve yardımlaşmayı hâkim kılarak, halkın ihtiyaçlarına göre yenilikleri ve tesisleri vücuda getirmeye çalışacaktır. Ve bunun için de siyasî ve içtimai ilkelerini milletin ruhundan almak ve tatbikatta milletin itiyat ve ananelerini gözetmek fikrindedir.

Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi, memleketin idarî, iktisadî, içtimaî, bütün ihtiyaçlarıyla alâkalı hükümleri peyderpey incelemeye ve kanun şeklinde tatbik mevkiine koymaya başlamıştır.

Veminallahüttevfik (Allah’ın yardımıyla).


18 Teşrinisani 1336 (18 Kasım 1920)

9 Kasım 2014 Pazar

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, 76'ncı Ölüm Yıl Dönümünde Saygı, Şükran ve Rahmetle Anıyoruz.




ATATÜRK'ÜN TÜRK ORDUSU ÜZERİNDEN TÜRK MİLLETİNE, CUMHURİYET'İN 15. YILDÖNÜMÜ'NDE VEDA MESAJI

"Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk ordusu!

Memleketini, en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmışsan, Cumhuriyet'in bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silah ve vasıtalarıyla mücehhez olduğun halde, vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.

Bugün, Cumhuriyet'in 15. yılını mütemadiyen artan büyük bir refah ve kudret içinde idrak eden büyük Türk milletinin huzurunda kahraman ordu, sana kalbî şükranlarımı beyan ve ifade ederken, büyük ulusumuzun iftihar hislerine de tercüman oluyorum.

Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini dahilî ve haricî her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve âmade olduğuna, benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır. Büyük ulusumuzun orduya bahşettiği en son sistem fabikalar ve silahlarla bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir feragat-i nefs ve istihkâr-ı hayatla her türlü vazifeyi ifaya müheyya olduğunuza eminim. Bu kanaatle kara, deniz, hava ordularımızın kahraman ve tecrübeli komutanları ile subay ve eratını selamlar ve takdirlerimi bütün ulusun muvacehesinde beyan ederim.

Cumhuriyet Bayramı'nın 15. yıldönümü hakkınızda kutlu olsun..."

Mustafa Kemal ATATÜRK
29 Ekim 1938

26 Eylül 2014 Cuma

26 EYLÜL TÜRK DİL BAYRAMI KUTLU OLSUN

 
26 Eylül 1932 günü; Yüzyıllar boyunca dilimize  giren yabancı kelimelerin belirlenmesi ve ayıklanması amacını güden, İlk Türk Dil Kurultayı İstanbul Dolmabahçe Sarayında toplandı. Kurultay kararı ile her 26 Eylül TÜRK DİL BAYRAMI olarak kutlanmaya başlandı.


23 Eylül 2014 Salı

BEN HERŞEYDEN ÖNCE ÖĞRETMENİM

Atatürk, bir akşam (1937), sofrasında sık sık misafir ettiği Behçet Kemal’e dönerek;
– Sen çabuk şiir yazarsın, şu içerideki odaya çekil, bende hangi nitelikleri görüyorsan hepsini anlatan bir şiir yaz, emrini verdi.
Behçet, hemen içeri odaya geçti; aradan yarım saat geçti geçmedi bir büyük manzume ile döndü.
Atatürk;
– Oku bakalım, dedi. Behçet, mısralarını ses değerini vurgulayarak, o canlı ve sevimli okuyuşu ile manzumeyi söylemeye başladı. Bunda Atatürk’ün yiğitliği, zaferleri, devrimleri bir bir dile geliyordu.
Fakat her zaman Behçet’e bol bol iltifat eden Atatürk, durakladı, yüzünde bir gölge dolaştığını hissettim.
– Behçet olmamış, dedi. Benim asıl bir niteliğim var ki onu hiç yazmamışsın.
Hepimiz şaşırmıştık. Bu yazılmayan niteliği ne olabilirdi?
Atatürk, bizi fazla bekletmedi ve;
– Benim asıl niteliğim, dedi, öğretmenliğimdir. Ben milletimin öğretmeniyim, bunu yazmamışsın.
Bir öğretmen olarak ve öğretmenin misyonuna inanmış birisi olarak heyecandan ve gururdan ağlayasım geldi. İmkan olsaydı ellerine kapanmak isterdim. Öğretmene böyle bir yüce saygıyı en yüce bir ağızdan işitiyordum.


Kaynak:Ord. Prof.Dr. Sadi IRMAK; “Atatürk’ten Anılar - O Günlerden Bu Günlere Bir Bakış”; Güven Matbaası; s.26-27; Ankara, 1978.

11 Eylül 2014 Perşembe

11 Eylül 1919 Sivas Kongresi çalışmalarını tamamladı.

11 Eylül 1919

Sivas Kongresi  çalışmalarını tamamladı.

ALINAN KARARLAR

1. Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.
2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün kendisini savunacak ve direnecektir.
3. İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.
4. Kuvay-ı Milliye'yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.
5. Manda ve himaye kabul olunamaz.
6. Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclis-i Mebusan'ın derhal toplanması mecburidir.
7. Aynı gaye ile, milli vicdandan doğan cemiyetler, "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.
8. Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.

2 Eylül 2014 Salı

Topçu Binbaşı Mustafa Ertuğrul (1892-1961)


Mustafa Ertuğrul; Dünya’da ilk uçak gemisi batıran subaydır. 1892 yılında Girit'in Hanya kentinde doğmuş ve 1912 yılında Harp Okulunu topçu subayı olarak bitirmiştir. Çanakkale Savaş'ında 27'nci Alay'da savaşan Mustafa Ertuğrul Osmanlı ve Alman Demir Haç madalyalarıyla ödüllendirilmiştir.

Dünya Savaş'ının en sıcak günlerinde o dönem İtalya'ya bağlı olan Meis Adası İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin denetimindeydi. Doğu Akdeniz’de stratejik önemi olan Meis Adasının ve limanının kontrolü ve topraklarımıza yapılan tacizin önlenmesi için, Mustafa Ertuğrul 4 adet 7,7'lik Alman yapımı Erhard dağ topu olan küçük bir batarya ile Aydın'dan Kaş'a intikal ettirildi. Mustafa Ertuğrul bataryası ile Meis adasını ve limanını taciz etmeyi amaçladı. Kaş kıyılarına sakladığı bataryası ile önce İngiliz uçak gemisi HMS Ben My Chree’yi sonra Fransız savaş gemisi ParisII yi batırdı, daha sonra tuzakladığı portakal teknesi ile Mustafa Ertuğrul, Fransız savaş gemisi Alexandra’yı Akdeniz’in derinliklerine gömdü.

Mustafa Ertuğrul Kurtuluş Savaş'ında da önemli yararlıklar gösterdi. Aydın cephesinde, Demirci Efe ile birlikte milis güçlerinin milli orduya kazandırılmasını örgütledi. Kurtuluştan sonra yerleştiği Antalya da 1961 yılında vefat etti.

19 Ağustos 2014 Salı

Asım Vasfi MÜHÜRDAROĞLU (1891-1966)



Asım Vasfi Bey, 1891 yılında Erzurum’da doğdu. Erzurum Mülkiye İdadisini bitirerek ticarete atıldı. Erzurum’da şubesi açılan İttihat ve Terakki Fırkasına üye olan Asım Vasfi Bey ayni zamanda Teşkilatı Mahsusa (Enver Paşa tarafından kurulan, İttihat ve Terakki'nin Türkçü ve İslamcı propaganda örgütü) üyesi idi.

Asım Vasfi Bey Erzurum ve çevresinde topladığı milis kuvvetleri ile Doğu Cephesinde Ruslara karşı gerilla savaşı yaptı.

Asım Vasfi Bey ,23 Nisan 1920'de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1nci Dönem ve 3 ncü Dönem Erzurum Milletvekili olarak görev yaptı.

Asım Vasfi Mühürdaroğlu 7 Ağustos 1966 tarihinde vefat etti.

10 Temmuz 2014 Perşembe

10 Temmuz 1919 Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi, Atatürk'e, Cemiyet Şubesinin başına geçmesi için yazı yazdı.

Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi, Atatürk'e, Cemiyet Şubesinin başına geçmesi ve Yürütme Kurulu Başkanlığını kabul etmesi için yazı yazdı.

"...Tarihimize kıymetli sayfalar ekleyen askerlik hayatından çekilmek yolundaki fedakârlığı minnet ve şükranla karşıladık. Erzurumluların, vatansever yüksek kişiliğinize karşı beslemekte olduğu güven ve saygıyı bu vesile ile de arzı bir borç saydık. Yürütme Kurulu Başkanlığının kabul buyurulmasını dileriz."

24 Haziran 2014 Salı

MEHMET ESAT İLERİ (1882–1957)

Mehmet Esat İleri; 1882 yılında Gümülcine’de dünyaya geldi, Balkan Savaşı’nda Gümülcine’nin işgali üzerine İstanbul’a göç etti. Burada Batı Trakya Derneği’ni kurdu. 1913′de kurulan 58 günlük Batı Trakya Türk Cumhuriyeti için başarılı çalışmalar yaptı.

İzmir’de Yunan işgalinin başlamasıyla (15 Mayıs 1919), gençlerden topladığı gönüllüler ve zeybekler ile Aydın-Köşk cephesinde düşmanla savaşa girdi. Bir yandan da halkı aydınlattı. Hilal-i Ahmer (Kızılay) Başkanlığı yaparak,  savaş yaralılarının tedavisi için uğraş verdi. Bu faaliyeti ile “Milli Ordu Müftüsü” unvanını aldı.

TBMM 1. Dönem için yapılan seçimlerde Aydın milletvekili olarak 10 Ekim 1920′de Meclis’e katıldı, 2. Dönemde ise Menteşe (Muğla) milletvekili seçildi.

Mehmet Esat İleri, 15 Nisan 1957′de İzmir-Torbalı’da hayatını kaybetti.

ERZURUMLU YEŞİLZADE MEHMED SALİH EFENDİ (1874-1954)


Mehmet Salih Efendi ; 1877 yılında Erzurum’da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Erzurum’da tamamladıktan sonra bir süre medrese öğrenimi görerek, 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı’na gönüllü olarak katıldı.

Savaştan dönünce şer'i hukuk ve ceza muhakemeleri usulu okudu, iki yıl dava vekilliği yaptı. Erzurum Dârülmuallimât’a (İlköğretmen Okulu) girerek 1905 yılında mezun oldu. Çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı. Erzurum’un işgali üzerine 1916 yılında ailece Bursa’ya göç etti.

İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali sonrası Bursa’da Redd-i İlhak Cemiyeti kurucuları arasında yer aldı; Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin başkanlığını üstlendi.


Mehmet Salih Efendi; oluşturduğu gönüllü kuvvetlerle Anzavur Ayaklanması’nın bastırılmasında görev aldı. 23 Nisan 1920’de açılan TBMM’ye 1nci Dönem Erzurum Milletvekili olarak seçildi. Kurtuluş Savaşında gösterdiği yararlıklar sonucu İstiklâl Madalyası ile ödüllendirildi.

Soyadı Kanunu ile Yeşiloğlu soyadını alan Mehmet Salih Efendi, 4 Temmuz 1954 tarihinde vefat etti.

23 Mayıs 2014 Cuma

23 Mayıs 1919 Sultanahmet Mitingi

İzmir'in işgal edildiğinin duyulmasıyla birlikte, başta İstanbul olmak üzere tüm yurtta derin infial uyandı. Bunun üzerine İstanbul Sultanahmet Meydanı'nda bir dizi protesto mitingi yapıldı. Mitingleri "Karakol Cemiyeti" ve "Türk Ocakları" organize ediyordu.

Bu mitinglerde Şair Mehmet Emin Yurdakul, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Halide Edip Adıvar, Şüküfe Nihal gibi hatipler konuşarak halkı çoşturdu. Sultanahmet mitingleri Anadolu direnişinin moral ve kadro kaynağı oldu.

17 Mayıs 2014 Cumartesi

17 Mayıs 1920; Oltu Şura Hükumeti TBMM Hükumetine katıldı


1878 Ayastefanos Antlaşması ile Rusya'ya bırakılan Oltu'yu;1917 Bolşevik İhtilali ile Ruslar çekilirken Ermenilere peşkeş çekerek defolup gitmişlerdir. 1918 yılında Ermeni işgalinden kurtulmak amacıyla Oltulular tarafından "Oltu İslam Komitesi" kurulmuş ve 25 Mart 1918'de Ermeniler sınır dışı edilmiştir. Bu tarih Oltu' nun kurtuluşu olarak kutlanmaktadır.

Ermeniler sınır dışı edildikten sonra bölgede Oltu Şura Hükumeti ilan edilmiş ve 17 Mayıs 1920' de TBMM Hükumetine katılmıştır.

19 Nisan 2014 Cumartesi

Cumhuriyet Bayramı


19 Nisan 1925;
Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim gününün, "Cumhuriyet Bayramı" adı altında, Milli Bayram olarak kutlanması yasalaştı.

4 Nisan 2014 Cuma

4 NİSAN 1953 DUMLUPINAR FACİASI

4 Nisan 1953 tarihinde Dumlupınar denizaltımız; Çanakkale Boğazı'nda, Naraburnu açıklarında, İsveç bandıralı Naboland adlı gemiyle çarpışarak battı.

Denizcilik tarihimize "Dumlupınar Faciası" olarak geçen kazada, son anlarında "VATAN SAĞOLSUN" diye haykıran 81 denizcimiz şehit oldu.  Ruhları şad olsun.

8 Mart 2014 Cumartesi

Orgeneral İlker BAŞBUĞ

Orgeneral İlker Başbuğ, 29 Nisan 1943’te Afyonkarahisar’da dünyaya gelmiştir. İlköğrenimini Afyon 27 Ağustos İlkokulu'nda ortaokul eğitimini Afyon Lisesi’nde ve lise eğitimini Kuleli Askeri Lisesi’nde tamamlamıştır. 1962 yılında Kara Harp Okulundan, 1963 yılında Piyade Okulundan mezun olmuştur.

1971 yılına kadar Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı çeşitli birliklerde Takım ve Bölük Komutanlığı yapan Orgeneral Başbuğ, 1973 yılında Kara Harp Akademisini kurmay subay olarak bitirdikten sonra; Genelkurmay Plan Harekât Daire Başkanlığında Karargâh Subaylığı, Kara Harp Akademisi Öğretim Üyeliği, Brüksel'de NATO Uluslararası Askerî Karargâhında Cari İstihbarat Plan Subaylığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanlığı Savunma Araştırma Şube Müdürlüğü ve 51'inci Piyade Tümeni 247'nci Piyade Alay Komutanlığı görevlerini yürütmüştür.

İngiltere Kara Harp Akademisi ve NATO Savunma Kolejini de bitiren Orgeneral İlker Başbuğ, 1989 yılında Tuğgeneralliğe terfi etmiştir. Tuğgeneral rütbesi ile Belçika / Mons'ta Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargâhında (SHAPE) Lojistik ve Enf. Daire Başkanlığı ile 1'inci Zırhlı Tugay Komutanlığı görevlerinde bulunmuş, 1993 yılında Tümgeneralliğe terfi etmiştir. Tümgeneral rütbesi ile Jandarma Asayiş Komutan Yardımcılığı ve Belçika / Mons'ta Millî Askerî Temsil Heyeti (NMR) Başkanlığı görevlerinde bulunmuş, 1997 yılında Korgeneralliğe terfi etmiştir. Korgeneral rütbesi ile 2'nci Kolordu Komutanlığı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Başyardımcılığı görevlerinde bulunmuştur.

2002 yılında orgeneralliğe terfi eden İlker Başbuğ 2002-2003 yıllarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı, 2003-2005 yılları arasında Genelkurmay İkinci Başkanlığı, 2005-2006 yıllarında Birinci Ordu Komutanlığı görevlerini müteakip 2006 yılı atamaları ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na atanmıştır.
Orgeneral İlker Başbuğ, 2008 yılı Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı görevine getirilmiş ve 30 Ağustos 2010 tarihinde yaş haddinden emekli olmuştur. Başbuğ; TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası ve TSK Şeref Madalyası sahibidir.
Emekli olduktan sonra yazarlığa atılıp, "Terör Örgütlerinin Sonu" isimli kitap yazmıştır. "20inci Yüzyılın En Büyük Lider: Mustafa Kemal" adlı ikinci kitabını cezaevinde tamamlamıştır. Yayımlandığı ay Türkiye'de en çok satanlar listesinde ikinci sırada yer almıştır. Bir önceki kitabının devamı niteliğinde olan "20inci Yüzyılın En Büyük Lider: Atatürk" isimli üçüncü kitabı, Kasım 2012 tarihinde yayımlanmıştır.

Emekliliğinden 17 ay sonra, tanık olarak dinlenilmesi beklenen 'İnternet andıcı' davası kapsamında Başbuğ hakkında 2 Ocak 2012 tarihinde soruşturma başlatıldı. 6 Ocak 2012 tarihinde ‘silahlı terör örgütü yöneticiliği ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamalarından tutuklanmıştır.

Başbuğ, adliye çıkışında şöyle demiştir:

"Türkiye Cumhuriyetinin 26ncı Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanmıştır. Takdir yüce Türk milletinindir" demiştir. Başbuğ’un mahkemede, silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanmasının trajikomik olduğunu belirterek "Bu iddianın bu şekilde dile getirilmesi bile benim için en ağır cezadır, bundan sonra ne ceza verilirse bu beni daha fazla üzmez. Kötü amacım olsa 700 bin kişilik gücü elinde tutan bir komutan olarak başka yolları denerdim.

5 Ağustos 2013'te İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlanan Ergenekon davasında darbeye teşebbüs ve terör örgütü yöneticiliğinden müebbet hapis cezasına çarptırıldı ve 7 Mart 2014'te İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi, İlker Başbuğ'a "özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının, yerel mahkemece etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkumiyete ilişkin gerekçeli kararın açıklanmaması" gerekçe göstererek tahliye kararı almıştır.

Başbuğ, cezaevi çıkışında şöyle demiştir:

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 6 Ocak akşamı hatırlarsanız şöyle demiştim; Takdir yüce Türk milletine aittir. Aradan tam 2 sene 2 ay yani toplam 26 ay geçti. Bizi bu cezaevinde 26 ay nefret ve intikam duygularıyla hareket edenler tuttu. Benim 26 ay hayatımdan çaldılar. Benim 26 ay hürriyetimden yoksun bırkatılar. Ama dediğim gibi yüce Türk milleti oynanan oyunu bozdu. O yüzdne burada yüce Türk milleitme en derin şükranlarımı sunuyorum.

Bugün benim serbest bırakılmam bir başlangıçtır. Bütün kalbimle inanıyorum kiSilivri'de, Hasdal'da, Sincan'da, Maltepe'de benim gibi suçsuz bulunan arkadaşlarım da en kısa zamanda hürriyetlerine kavuşacaklardır. Mamak, Hadımköy dahil. Bu gerçekleşmez ise bugün benim serbest kalmam, hürriyetimi kazanmamın hiçbir önemi ve anlamı olmaz. Çünkü ben ne kadar suçsuz isem, bugün geride bıraktığım Tuncer Kılınç Paşa, Hurşit Tolon Paşa, Bilgin Balanlı Paşa, Hasan Iğsız Paşa, diğer tarafta Tuncay Özkan'lar ve Doğu Perinçek'ler de suçsuzdur.

Cezaevi 26 ay, bu da tarihin bir cilvesi midir? 26. Genelkurmay başkanı, 26 ay... Cezaevi ne derseniz; cezaevi ızdırap, açı çekmek. Ama bütün bunlara rağmen içimde nefret ve intikam duyguları taşımıyorum. Çünkü nefret duyanlar kendilerini de bir felakete sürüklerler.

Aziz milletim benim ve bütün arkadaşlarımın yürekleri ve elleri tertemiz. . Biz tek bir şey istiyoruz, adalet istiyoruz. Bu adaletin gerçekleşmesi için görev başında nasıl mücadele ettiysem, burada iki yıl içerisinde nasıl mücadele ettiysem, dışarıda bulunduğum sürede de aynı şekilde mücadeleme devam edeceğim. Ta ki son arkadaş buradan çıkıncaya kadar.

Ümraniye'de bulunan bir kaç el bombasından hareket ederek sanal bir Ergenekon Terör Örgütü projesini uygulamayı kimler planlamıştı. Bu sorunun cevabı mutlaka bulunmalıdır. Ve bu projeleri yapanlar adil yargılanmayla adaletin önüne çıkartılmalıdır. Danıştay cinayetini, sanal Ergenekon Terör Örgütü'yle ilişkinlendirmek projesi kime aittir? Bunlar da ortaya çıkmalıdır, hesap sorulmalıdır.

Hanefi Avcı daha ne kadar içeride tutulacaktır. Bu insafsızlıktır, ayıptır. Bunu kimler istemektedir? Değerli sınıf arkadaşım Hurşit Tolon Paşa sadece bir gizli tanığın ifadesine bakılarak Zirve Cinayeti'yle ilişkilendirilmektedir. Ne tesadüftür bu gizli tanık da Tuncay Özkan'a benzemektedir. Bu kadar mı tesadüf olur?

Balyoz davasında 51 numaralı harddisk'in TÜBİTAK dışında başka bir bilirkişi tarafında incelenmesi tarafında yırtındık adeta? Niçin bunun önü kesildi? Kimler bunlar? Mutlaka bunlar bulunmalı.İşin en vahimi bugün çeşitli arkadaşlarımız bunlar hastadır. Morale ihtiyaçları var, ama bu hakimlerde vicdan yok. Ben bunların vicdan taşıdığına inanmıyorum. Bu hasta insanların morale en çok ihtiyacı olduğu zamanda içeride tutulur mu? Vicdan yok, Allah korkunuz da mı yok.

Özel Yetkili Mahkemeler'in çukura gömülmesi tabi ki Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratikleşmesinde en büyük katkı olmuştur.

Son olarak söyleyeceğim şudur; Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyet tarihinin en kiritk dönemlerini yaşamaktadır. Özellikle yargıda bütünüyle ayakta kalan bir tek kurum vardır; Anayasa Mahkemesi. Umuyor ve inanıyorum ki Anayasa Mahkemesi bugüne kadar almış olduğu doğru kararları önümüzdeki dönemde de başarıyla sürdürerek Türkiye'nin demokratikleşmesininde en önemli rolü oynayacaktır.

28 Şubat 2014 Cuma

HOCALI SOYKIRIMI

Rus askerlerinin desteğiyle (366 ncı Rus Alayı), 26 Şubat 1992 günü Hocalı’da Ermeni kuvvetleri insanlık dışı bir soykırım gerçekleştirdiler.

Hocalı’da olaylar sırasında 1.300 Azerbaycan Türkü ile yüzlerce Ahıska Türkü şehit edildi.

Türk Milleti, Anadolu ve Azerbaycan'daki Rus ile Ermeni mezalimini unutmayacak, unutturmayacak.

22 Ocak 2014 Çarşamba

Mahmut Esat BOZKURT (1892-1943)

Mahmut Esat Bozkurt ; 1892 yılında, İzmir Kuşadası'nda doğdu. İzmir İdadisi'nden sonra, 1911 yılında  İstanbul Hukuk Mektebi'nden mezun olarak, İsviçre'de Lozan ve Freiburg üniversitelerinde öğrenim gördü ve kapitülasyonlar konusunda doktora yaptı.

İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalinden sonra Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere yurda döndü ve Ege Bölgesi'nde Kuvayı Milliye teşkilatının içinde yer alarak, önemli yararlıklar gösterdi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne birinci dönemde girdi. Hayatının sonuna dek İzmir'den aralıksız 7 dönem  milletvekili seçildi.

Londra Konferansı Heyeti'nde görevlendirildi. Adalet ve İktisat Bakanlıkları yaptı. 

Türk bandralı Bozkurt Vapuru ile Fransız bandralı Lotus Vapuru'nun Adalar Denizi'nde çarpışması olayında; Türkiye-Fransa uyuşmazlığını Milletlerarası Lahey Adalet Divanı'nda, ülkemizi temsil ederek, lehimize sonulandırdı.


Türk Medeni Kanunu'nun mimarı olan Mahmut Esat Bozkurt, Ankara ve İstanbul Üniversiteleri'nde Türk Devrim Tarihi ve Devletler Hukuku okuttu. 

Süleyman Necati Güneri (1889-1944)


1889 yılında Kiğı’da doğdu. İlk ve orta tahsilini doğduğu nahiyede tamamladı. Konya Hukuk Mektebi 'ne gitti ve buradan 1911 'de mezun oldu. Konya'ya hakim olarak atandı, bir taraftan da Türk Sözü gazetesinde baş muharrir olarak çalıştı. Daha sonra Diyarbakır (Ergani) İdadisi ve Konya Terakki İdadisinde öğretmenlik yaptı.

1912 yılında Erzurum'a geldi. İttihat ve Terakki Mektebi'nde müdürlük ve Türkçe öğretmeni olarak görev yaparken, Erzurum Meclis-i Umumi Azalığına seçildi. Albayrak gazetesini de bu sırada çıkardı.

1916'da Erzurum'un Ruslar tarafından işgaline kadar gazetenin yayımını sürdürdü. İşgalde Konya'ya dönerek İttihat ve Terakki Mekteplerinde müdürlük yaptı. Ayrıca Fırkanın Konya Merkez Azalığında görev aldı. 19l8'de Erzurum'un kurtarılmasıyla Erzurum’a dönerek, Albayrak gazetesini tekrar çıkarmaya başladı ve aynı adı taşıyan özel okulu kurdu.


Son Osmanlı Meclisinde  Erzurum mebusu olarak bulundu. Ardından I. TBMM'ye (1920-23) Erzurum milletvekili olarak girdi. 2 Aralık 1920'de Ermenistan'la imzalanan Gümrü Antlaşması'nı hazırlayan kurulda delege, 1921'de Bekir Sami Bey başkanlığında Londra'ya giden kurulda danışman olarak bulundu. I. TBMM'de İkinci Grup adı verilen muhalefet içinde yer aldı. İzmir Suikastı (1926) dolayısıyla Ankara İstiklal Mahkemesi'nce yargılandı ve beraat etti. Beşinci Dönem (1935-39) Zonguldak milletvekili olarak TBMM'de bulunduktan sonra çeşitli okullarda tarih ve coğrafya öğretmenliği yaptı. 20 Haziran 1944 tarihinde  İstanbul’da vefat etti.

Ali RATİP (1893 – 1965)


Asıl ismi Ali Sinan Tekelioğlu olan Ali Ratip; 1893 yılında Edirne’de doğdu. 1911 yılında  Harp Okulundan mezun olarak, 1912 yılında Balkan Savaşı’na katıldı. Bu savaşta yaralanarak esir düştü ve bir süre  Yunanistan’da tutsak kaldı. Esaretten dönüşü müteakip Sina ve Çanakkale cephelerinde savaştı.

Yüzbaşı rütbesinde Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Anadolu’ya geçti. Urfa ve Maraş yöresindeki Kuvâ-yi Milliyecileri örgütlemesi için Mustafa Kemal tarafından Tekelioğlu Sinan Paşa unvanıyla Kilikya Bölgesi Komutanlığına atanarak, Adana ve yöresinde halkın işgal kuvvetlerine karşı mücadelesini örgütledi.

Kurtuluş Savaşı sonrası 1924’te binbaşı rütbesiyle emekli oldu. 1927’de Fethiye, 1931’de Akşehir kaymakamlıklarında bulundu. 1935’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra Adana’da avukatlık yaptı. 1938-1950 arası Cumhuriyet Halk Partisi’nden, 1950-1957 arası ise Demokrat Parti’den Adana milletvekili seçildi. 1965 yılında Ankara’da hayatını kaybetti.