13 Ekim 2017 Cuma

İSMAİL HAKKI (1883-1923)

Albay İsmail Hakkı, 1883 yılında İstanbul Valideçeşme'de doğdu. 13 Mart 1899 tarihinde Harp Okuluna girdi. 10 Ocak 1902 tarihinde Harp Okulunu bitirerek teğmen rütbesi ile 3'üncü Ordu emrine verildi. 7 Mart 1905 tarihinde üsteğmenliğe atandı. 1910-1911 yılları arasında Fransız Ordusunda eğitim ve öğrenim gördü. Fransa dönüşü 27 Nisan 1911 tarihinde yüzbaşı rütbesi ile Redif Alayı 3'üncü İpek Taburu 2'nci Bölük Komutanlığına getirildi.

17 Kasım 1913 tarihinde binbaşılığa terfi ederek 1'inci Kolordu 7'nci Alay 1'inci Tabur Komutanlığına atandı. Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarında yer alarak, 21 Haziran 1916 tarihinde yarbay rütbesi ile 7'nci Alay Komutanlığına getirildi. 10 Temmuz 1921 tarihinde albay rütbesi ile de 11'inci Kafkas Tümen Komutanlığına atandı, 1 Şubat 1922 tarihinde Kars Müstahkem Mevki Komutanı oldu. 18 Ekim 1922 tarihinde tümen komutanı yetkisiyle Trakya 4'üncü Jandarma Mıntıka Müfettişliğine atandı.

İstiklal Madalyası sahibi Albay İsmail Hakkı 8 Nisan 1923 tarihinde Keşan Jandarma Bölgesi Müfettişi iken hayatını kaybetti.

Kaynak-Gnl.Kur.Başklığı

9 Ekim 2017 Pazartesi

SATILIK HALI


Bir gün Atatürk'le beraber Abidinpaşa'dan gelip Samanpazarı yoluyla Ulus'a geçiyorduk. O zamanlar Samanpazarı'nda bulunan üç beş dükkandan birisi Ali Efendi isimli kitapçıya aitti. Kitapçı dükkanının kepenklerinde, nefis bir halı asılmış duruyordu. Harp yıllarının sonu olduğundan hiçbir yerde, hele Ankara'da böyle güzel bir şey görmek pek şaşırtıcı olduğu için bu halı Atatürk'ün de  dikkatini çekti. Hemen arabayı durdurup indik. Beraberce dükkana yürüdük. Kitapçı, Ata'yı görünce, buyurun Paşam diyerek heyecanla bir emri olup olmadığını sordu. Paşa da bu halıyı çok güzel bulduklarını ifade ettiler.

Kitapçı;

- " Paşam, bu halı bir müşterimin. Paraya ihtiyacı olmuş, satılması için bana bıraktılar. Benimle bir ilgisi yok " dedi.

Atatürk, böyle güzel bir halının çok kıymetli olduğunu, bunu halı sahibinin nereden almış olabileceğini öğrenmek istediler. Kitapçı ezile büzüle;

- " Paşam, emanet koyan isminin söylenmemesini özellikle rica ettiler,
müsaade ederseniz ismini söylemeyeyim " dedi.

Bu sefer Atatürk daha çok merak edip;

- " Çocuk, belki halıyı almak isteyeceğiz. Kimin ve kaça olduğunu öğrenmek isteriz " dediler.

Kitapçı;

- " Paşam 40 lira istemişlerdi " deyip yine halı sahibinin ismini vermedi.

Atatürk halı sahibini iyice merak edip ısrar edince de, kitapçı istemeyerek ve sıkılarak;

- " Abdülhalim Çelebi Hazretlerinin Paşam " dedi.

Abdülhalim Efendi, Mevlana sülalesinden gelmiş, Konya milletvekili olarak Mecliste görev yapıyordu. Kapısı herkese daima açık, cömert, gayet güzel konuşan, Mevlevi kalpağı ile gezen, akıllı, sevimli, hoş sohbet, özü sözü doğru bir kişiydi.

Atatürk, bu cevabı alınca çok duygulandı ve bana dönerek dükkana 40 lira bırakmamı emretti. Hemen parayı bıraktım. Kitapçı halıyı koşarak indirip paket yapmaya koyuldu. Bu arada Atatürk, Abdülhalim Efendi'nin kişiliğinden övgüyle bahsederek;

- " Abdülhalim Efendi, evde halısını satacak kadar parasız kalıyor ama, kapısını kimseye kapamıyor " diyerek onu övdü. Sonra da kitapçıya dönerek;

- " Bana bak, halıyı biz alıyoruz. Fakat halıyı Abdülhalim Efendi'nin evine yollayınız, biz oradan aldırırız. Akşamüzeri de kendilerine bir kahve içmek için geleceğimizi söyleyiniz. " dediler. 

Kitapçı bu davranışa şaşırmış halde bize bakarken, arabaya binip uzaklaştık. Aynı akşam Abdülhalim Efendi'nin evine gittik. Kendisi bizi avlu kapısında karşıladı. Eve girince baktım halı, kapı arkasında paketli olarak duruyordu. Mütevazı evinde minderlere oturuldu, kahveler içildi.

Abdülhalim Efendi;

- "Paşam halıyı almışsınız. Fakat halı evime geri geldi. Müsaade ederseniz,
arabanıza koyduralım." dedi.

Atatürk de;

- "Abdülhalim Efendi halı yine bizim olsun. Biz arada sırada sana kahve
içmeye geldikçe onun üzerinde kahvemizi içeriz." diyerek halıyı açtırdılar
ve odaya serdirdiler.

Kahveler içildi ve sohbet edildi. Giderken Abdülhalim Efendi yine bizi
kapıya kadar uğurlayarak;

- "Paşam eğer müsaadeniz olursa halıyı. " derken Atatürk sözünü keserek
mütebessim;

- "Abdülhalim Efendi, onu sana emaneten bırakıyoruz. Her gelmemizde onu burada görmek ve üzerinde oturmak isteriz." diyerek veda edip ayrıldılar.

Anlatan:Muzaffer KILIÇ

4 Ekim 2017 Çarşamba

MEHMET EMİN ÇOLAKOĞLU (1878 - 1939)

Tümgeneral Mehmet Emin Çolakoğlu; 1878 yılında Afyonkarahisar'da doğdu. 13 Nisan 1895 tarihinde girdiği Topçu ve İstihkâm Harp Okulundan 13 Ocak 1899 tarihinde üsteğmen rütbesiyle mezun oldu, 2'nci Ordu emrine verildi.

1 Ocak 1908 tarihinde yüzbaşılığa terfi ettirilerek 3 Temmuz 1909 tarihinde 30 ay süreyle mesleki bilgisini geliştirmek üzere Almanya'ya gönderildi. 28 Ekim 1911 tarihinde kıdemli yüzbaşı rütbesini aldı. 1912 yılı sonlarında Vardar Ordusu Topçu Komutanlığı refakatine atanarak;  Kumanova, Pirlepe ve Manastır Muharebelerine katıldı. Balkan ve Birinci Dünya Savaşılarında yararlık gösteren Mehmet Emin Çolakoğlu 1 Mart 1914 tarihinde binbaşı, 16 Aralık 1915 tarihinde yarbay, 28 Temmuz 1918 tarihinde albay oldu.

27 Nisan 1921 tarihinde Anadolu'ya geçerek Doğu Cephesi Erzurum Topçu Komutanı akabinde Sarıkamış Topçu Komutanı oldu. 16 Ağustos 1921 tarihinde Kars Müstahkem Mevki Komutanlığına, 13 Şubat 1922 tarihinde ise Erzurum Müstahkem Mevki Komutanlığına getirildi.

6 Ekim 1924 tarihinde tümgeneral olan İstiklal Madalyası sahibi Mehmet Emin Çolakoğlu; 6 Ağustos 1939'da vefat etti.

Kaynak-Gnl.Kur.Başklığı