14 Mayıs 2009 Perşembe

KOSTİ


Büyük taaruz emri verilmiş ordularımız Akdeniz’e seller gibi akmaktadır. Yunan Ordusu panik halinde İzmir'i terkeder ve yerini şanlı ordumuzun ilk birliklerine bırakır. Mustafa Kemal Paşa'da maiyetiyle birlikte İzmir'e gelmektedir, ancak yol üzerindeki kasaba ve köylerden geçerken sık, sık önü kesilmekte ahali tarafından müthiş bir sevgiyle kucaklanmaktadır.

Nihayet İzmir'i tepeden gören Belkahveye gelirler, Mustafa Kemal Paşa orada küçük bir kır kahvehanesi görür;

- “Beyler İzmir'e inmeden şurada birşeyler içelim hem de dinleniriz” der.

Kahvehaneye girerler, fakat kahveci Paşayı görünce arkaya kaçar çünkü kendisi Rum’dur.

Mustafa Kemal kahvehanenin uç tarafına oturur, buradan bütün İzmir panoramik bir şekilde görülmektedir ve olağanüstü bir manzaraya sahiptir. Paşa hiç konuşmadan sigarasını yakar, kahvesini yudumlar; o muhteşem gözlerini İzmir'den ayıramaz. Bir müddet sonra yaverine;

- “Kahveciyi çağrınız” der.

Zavallı kahveci korkudan titremektedir, Yaver merak edilecek bir şey olmadığını söyleyerek güç bela Mustafa Kemal'in huzuruna getirir.

Kahveci titrek bir sesle;

- “Emredin Paşam” der.

Paşa sorar;

-“Kosti buraya gelip rakı içti mi?” (Yunan Kralı Konstantin'e Atatürk her zaman Kosti demiştir)

Meyhaneci bu soruya şaşırmıştır;

- “Hayır Paşam buraya hiç gelmedi.” der

Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa;

- “Hayret! Bu şehir üç yıldır işgal altında ve buraya gelip rakı içmemiş, o zaman niçin İzmir'i almak istemiş ki!”

Diyerek o zamanın ağır şartlarında dahi bu muhteşem şakayla, savaş yorgunu yüzleri güldürmüştür.