Bir gün Akşehir civarında bir köye gittim. Çok yağmur yağıyordu ve soğuk vardı. Kendimi belli etmeyerek, bir evin önünde duran kadına:
-“Bacı yağmur var, soğuk var. Beni çatın altına kabul eder misin dedim ?”
Hiç tereddüt etmeyerek
-"Buyrun" dedi .
Beni bir odaya aldı odada ateş olmadığı ve yeni bir ateşin yakılması uzun zamana bağlı olduğu için:
-"İsterseniz bizim odaya gidelim. Orada hazır ateş var" dedi.
Gittik. Müteakiben komşulardan birkaç kadın ve birkaç erkek geldi. Beraberce konuşmaya başladık. Konuşurken bana en mühim sualleri soranlar kadınlar oldu. Askerin vaziyetini, düşmanın halini, en mühim düşmanın hangisi olduğunu sordular ve bunları sorarken hiç bir telaş ve çekinmeye lüzum görmediler. İnsanca konuştular. Fakat, biraz sonra, benim kim olduğumu anlayınca telaş gösterdiler ve söyledikleri, sordukları şeylerden kendilerine bir zarar geleceğini zannederek korktular! Çünkü şimdiye kadar resmi bir adamla açıkça konuşmayı büyük bir kabahat telakki etmişlerdi...
(Atatürk'ün Nükteleri-Fıkraları-Hatıraları) ADD Yayınları