Anadolu'da millî uyanış! "Ordu müfettişliği"ne tayin edilen Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışıyla (19 Mayıs 1919), millî uyanış, düzenli bir direnişe dönüşme şansına kavuştu. Mustafa Kemal'in icraatı, bir müddet sonra, İtilaf devletlerinin tedirginliğine yol açarak, kendisinin geri çağırılması için, Bâbıâli'yi harekete geçirdi. İstanbul'dan yapılan baskılar neticesinde askerlikten istifa eden Mustafa Kemal Paşa, "sîne-i millete" döndüğünü bildirerek, Anadolu'daki millî direnişi düzenlemeye devam etti.
Erzurum (23 Temmuz 1919) ve Sivas (4 Eylül 1919) kongreleri tertiplendi. Özellikle millî sınırlar içinde vatanın bütünlüğü ve bölünmezliği, yabancı işgal ve tecavüzlere karşı milletin direnme hakkı bulunduğu, merkezî hükümetin aczi halinde, Anadolu'da geçici bir hükümetin kurulması gibi önemli kararlar alınarak ilan edildi. Millî direniş cemiyetleri, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında bir arada toplandı. Mustafa Kemal, bu kongre ve cemiyetlerin başkanlığına seçilerek, liderlik rolünü kabul ettirdi.
Anadolu'da gelişen millî hareket, galip devletlerin kontrolündeki İstanbul hükümetinin sevkiyle sahneye çıkartılan Anzavur Paşa kumandasındaki Kuvâ-yi İnzbâtiyye adlı kuvvetlerle ezilmek istendi. Başarısızlık, Damad Ferid hükümetinin istifası ile sonuçlandı ve Ali Rıza Paşa hükümeti kuruldu (2 Ekim 1919). Millî direniş hareketiyle irtibat ve görüşmeyi gerekli gören yeni hükümet, Amasya'da Mustafa Kemal ile görüşmelere girişir. Bu görüşmede özellikle, yeni seçimlerle ilgili bazı kararlar alınır (Amasya Mülâkatı, 22 Ekim 1919). Ancak yeni meclisin İstanbul'da toplanmasının, güvenlik sebebiyle mahzurlu olduğunun tesbiti, ileri görüşlülük arz eden bir önem taşımaktadır. Bu arada Sivas'ta yapılan bir toplantıda, millî hareketin sevk ve idaresini yürüten Heyet-i Temsiliyye'nin, bundan böyle Ankara'da faaliyet göstermesine karar verildi.
29 Kasım 1919 Millî gaye ve hedefleri ve millî sınırları belirleyen bir belge (Mîsak-ı Millî) hazırlanarak ilan edildi. Her şeye rağmen yine İstanbul'da toplanan meclis (12 Ocak 1920), bu millî yemini resmen kabul ve bütün dünyaya ilan ederek tarihî bir görevi yerine getirmiş oldu (17 Şubat 1920).
Misak-ı Millî ya da Millî Misak (Günümüz Türkçesi ile Millî Yemin ya da Ulusal Ant):
-Arap kökenli halkın oturduğu aynı zaman da Mondros Mütarekesi imzalandığı tarihte yabancı devletlerin işgal ettikleri bölgelerin gelecekleri, halkın serbest ve kendi oyuyla belirlenecektir; Mütareke sınırları içerisinde Osmanlı - İslam çoğunluğunun çoğunluk olarak yerleşmiş bulunduğu kısımların tümü, gerçekte ya da hükmen hiç bir neden ile birbirinden ayrılmayacak bir bütündürler.
-İlk serbest bırakıldıkları anda tekrardan kendi istekleri doğrultusunda anavatana katılan Kars, Ardahan ve Batum' da gerekirse tekrardan bir halk oylaması yapılabilecektir.
-Batı Trakya'nın hukuki durumuda, halkın kendi özgürlüğü içinde verecekleri oylarla saptanacaktır.
-İstanbul ve Marmara Denizinin her türlü güvenliği, tehlikeden uzak tutulması, Boğazların ise ticaret gemilerine açılması ilgili devletler aralarındaki anlaşma ile sağlanmalıdır.
-Misak-ı Milli kararları doğrultusunda belirlenen ilkeler çerçevesinde azınlıkların hukuki hakları, komşu ülkelerde yer alan Müslümanlarında aynı haklardan yararlanması koşuluyla azınlıklar güvence altında olacaktır.
-Türkiye' nin siyasal, adli ve mali olarak tam bağımsızlığı kabul edilecektir ; bu konularda hiç bir kayıt ve kısıtlama getirilmeyecektir.
29 Kasım 2014 Cumartesi
18 Kasım 2014 Salı
18 Kasım 1920 TBMM’nin Emperyalizme karşı beyannamesi yayınladı.
Emperyalist devletlerin, devlet ve milletimizin hayatına
açıkça kastetmeleri neticesinde meşru müdafaa için toplanan Türkiye Büyük
Millet Meclisi, şimdiye kadar muhtelif vesilelerle açıkça ve zımnen ilan ettiği
maksat ve mesleğini bir kere daha cihana arz için bu beyannameyi yayımlamaya
lüzum görmüştür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, millî sınırlar dahilinde
hayat ve bağımsızlığı ahdiyle teşekkül etmiştir. Dolayısıyla hayat ve
bağımsızlığını yegâne ve mukaddes emel bildiği Türkiye halkını emperyalizm ve
kapitalizm tahakküm ve zulmünden kurtararak, irade ve hâkimiyetinin sahibi
kılmakla gayesine ulaşacağı kanaatindedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin hayat ve
bağımsızlığına suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların tecavüzlerine
karşı müdafaa ve bu maksada aykırı hareket edenleri cezalandırma azmiyle
kurulmuş bir orduya sahiptir. Emir ve kumanda salahiyeti Büyük Millet
Meclisi’nin manevî şahsiyetindedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkın öteden beri maruz
bulunduğu sefalet sebeplerini, yeni vasıtalar ve teşkilât ile kaldırarak yerine
refah ve saadet ikame etmeyi başlıca hedefi sayar. Dolayısıyla toprak, maarif,
adliye, maliye, iktisat ve vakıflar işlerinde ve diğer meselelerde toplumsal
kardeşlik ve yardımlaşmayı hâkim kılarak, halkın ihtiyaçlarına göre yenilikleri
ve tesisleri vücuda getirmeye çalışacaktır. Ve bunun için de siyasî ve içtimai
ilkelerini milletin ruhundan almak ve tatbikatta milletin itiyat ve ananelerini
gözetmek fikrindedir.
Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi, memleketin
idarî, iktisadî, içtimaî, bütün ihtiyaçlarıyla alâkalı hükümleri peyderpey
incelemeye ve kanun şeklinde tatbik mevkiine koymaya başlamıştır.
Veminallahüttevfik (Allah’ın yardımıyla).
18 Teşrinisani 1336 (18 Kasım 1920)
9 Kasım 2014 Pazar
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, 76'ncı Ölüm Yıl Dönümünde Saygı, Şükran ve Rahmetle Anıyoruz.
"Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk ordusu!
Memleketini, en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmışsan, Cumhuriyet'in bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silah ve vasıtalarıyla mücehhez olduğun halde, vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.
Bugün, Cumhuriyet'in 15. yılını mütemadiyen artan büyük bir refah ve kudret içinde idrak eden büyük Türk milletinin huzurunda kahraman ordu, sana kalbî şükranlarımı beyan ve ifade ederken, büyük ulusumuzun iftihar hislerine de tercüman oluyorum.
Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini dahilî ve haricî her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve âmade olduğuna, benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır. Büyük ulusumuzun orduya bahşettiği en son sistem fabikalar ve silahlarla bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir feragat-i nefs ve istihkâr-ı hayatla her türlü vazifeyi ifaya müheyya olduğunuza eminim. Bu kanaatle kara, deniz, hava ordularımızın kahraman ve tecrübeli komutanları ile subay ve eratını selamlar ve takdirlerimi bütün ulusun muvacehesinde beyan ederim.
Cumhuriyet Bayramı'nın 15. yıldönümü hakkınızda kutlu olsun..."
Mustafa Kemal ATATÜRK
29 Ekim 1938
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)