4 Şubat 2020 Salı

DÜNYADA DENİZCİLİK İLE UĞRAŞAN EN ESKİ MİLLET

Ben 1930 yılında Edirne Erkek Öğretmen Okulu’nun orta kısmında üçüncü sınıf öğrencisi idim. Dersimiz tarih idi ve öğretmenimiz Abdullah Bey bize ders veriyordu. Gazi, sınıfımıza girerek verilen tarih dersini dinledikten sonra bize dönerek:

-Dünyada denizcilik ile uğraşan en eski millet hangisi idi? Diye bir soru sordu.

Bir çoğumuz:

-Finikeliler. Diye cevapladık.

Gazi, öğretmenimize dönerek:

-Bana bir Orta Asya haritası ile bir çubuk getirin. Dedi.

Orta Asya haritası getirildi ve yazı tahtası üzerine asıldı. Gazi, bize döndü ve elindeki çubuğu Orta Asya’nın büyük bir gölünü işaretleyerek sordu:

-Bu gölün adı nedir?

-Baykal Gölü’dür. Diye bağırdık.

-Bu göl etrafında Türkler yaşamış olduğuna göre, dünyada en eski denizci millet, Türk Milleti’dir çocuklar. Bunu böyle bilin.

Cahit Günsel 

Kaynak: Ahmet Bekir Palazoğlu, Başöğretmen Atatürk 1928-1938, Cilt:II, s.673

EFENDİLER! HEPİNİZ MEB’US OLABİLİRSİNİZ! VEKİL OLABİLİRSİNİZ! HATTÂ REİSİCUMHUR OLABİLİRSİNİZ! FAKAT SANATKÂR OLAMAZSINIZ!

1930 yılının Nisan’ındayız. Ankara’da Hamdullah Suphi Bey’in yaptırdığı yeni Türk Ocağı Tiyatrosu’nu açmaya gittik. Bizden üç gün önce orada (Marie Bell-Charles Boyer) topluluğu oynamıştı. Hemen arkadaşlarımızla biz başladık. Repertuarımızda Hamlet, Murai, Muhayyel, Hasta gibi klasikler ile Alman, Fransız modern piyesleri vardı. 

Temsillerimiz umduğumuzdan çok ilgi gördü. Gazi Mustafa Kemal Hazretleri de geldi. Halkın gösterdiği rağbet üzerine programı üç gün daha uzattık.

Ayrılacağımızın 11 Nisan 1930 Cuma günü Karpiç lokantasının özel bir salonunda Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Cemal Hüsnü (Taray) Bey sanatçılar şerefine bir öğle yemeği verdi. Bu yemeğin sonuna doğru Maarif Vekilini telefona çağırdılar. Sofraya döndükleri zaman Gazi Hazretleri’nin bizi bu akşam Marmara Köşkü’nde kabul buyuracaklarını müjdelediler.

Marmara Köşkü’nde 11 Nisan 1930 Cuma akşamı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın huzurunda sanatçıların geçirdikleri bu gece Türk tiyatrosuna yeni bir umut ve ufuk açmıştır.

Gazi, baş başa kaldığımız zaman:

-Siz, benim tâ ateşemiliterlik çağımdan beri memleketimizde görmeyi candan özlediğim bir hayali gerçekleştirdiniz. Böylesine birbirine bağlı bir sanat topluluğunu kendi imkânlarınızla hazırlayıp bize getirdiniz, gösterdiniz. Şimdi, ben Devlet Reisi olarak size soruyorum. Hükûmetten ne gibi bir yardım istersiniz?

Benden cevap bekleyen Gazi Mustafa Kemal’e:

-Bir tiyatro mektebi istiyorum Paşam, diyebildim.

Gazi Hazretleri, hemen, vaktin geç olmasına rağmen, Başvekil (Başbakan) İsmet Paşa’ya haber gönderdi ve çağırttı.

-Paşam sizi rahatsız ettim, fakat mühim bir hususu size arzetmek istiyoruz. Diye beni tanıştırdı. Bana da:

-Haydi, isteğinizi Paşa’ya tekrarlayın. Buyurdular.

-Bir tiyatro mektebi istiyoruz Paşam. Dedim.

O akşam Gazi Hazretleri, hemen bütün erkân ortasında Türk tiyatro sanatçıları için cömertçe dağıttıkları iltifattan sonra söyledikleri nutku şöyle bitirmişlerdi:

-Efendiler!.. Hepiniz meb’us olabilirsiniz!.. Vekil olabilirsiniz!.. Hattâ Reisicumhur olabilirsiniz!.. Fakat sanatkâr olamazsınız!.. Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim.

Muhsin Ertuğrul

MUZAFFER KILIÇ'IN ANILARINDAN SAMSUN GÜNLERİ

 
Samsun’da altı gün kaldıktan sonra bir alay merkezinin bulunduğu Havza’ya gelmiştik. Fakat alay dağıtılmış, asker sayısı hiç yok denecek kadar azaltılmıştı.
Havza’da Ali Baba’nın oteline yerleştik. Az sonra Havza Belediye Reisi ve Havza ileri gelenleri Paşa’ya hoş geldiniz demek için otele geldiler.

Ertesi akşamda Atatürk, Havza ileri gelenlerinin toplandığı Belediye Reisi İbrahim Cebeci’nin evine gitti.

Atatürk orada toplanan Havza ileri gelenlerine son durum hakkında bilgi vermiş ve “Bu durumu tenkit (tel’in) için bir mevlit okutalım, bir de miting yapalım, halkı aydınlatalım” dediler. Herkesten olumlu cevap alınca tellal ve davullarla bu durum halka duyuruldu.

Cuma günü aziz şehitlerimiz için bir mevlit okutulmuş, şeker olmadığı için İzmir üzümü dağıtılmıştı. Sonra da bir miting yapıldı. Toplanan büyük kalabalığa o yörenin en etkili konuşan hocası Merzifonlu Sıtkı Hoca çok güzel bir konuşma yapmış ve “Güzel İzmir’imizi kurtaracağız” deyince bütün halk, “Kurtaracağız, kurtaracağız!” diye bağırmıştı.

Mitingde konuşmalar yapılırken Atatürk otelin balkonunda paşa elbiseleriyle heykel gibi durmuş onları seyretmişti. Halk, Mustafa Kemal Paşa’ya merakla bakıyor ve onun Çanakkale Muharebeleri’ndeki kahramanlıklarından bahsediyorlardı.

O günlerde Ermeni çeteler her gün bir iki Müslüman Türkü gece baskınlarıyla öldürüyorlardı.

O gün de iki Türkü öldürmüşler ve ölüler Havza’ya getirilmişti. Havzalılar koşarak bunu gelip Atatürk’e anlatmışlardı. Atatürk de onlara sabırlı olmalarını söylemiş, fakat olaylara çok üzülmüş ve kızmışlardı.

Aynı gece yarısı İngilizlerin Sevr Antlaşması gereği Diyarbakır, Malatya, Çukurova bölgelerinden toplattıkları tüfek mekanizmalarının yüklendiği 40-45 katırlık bir konvoyun iki saat kadar uzaklıktaki Cerdek’te gecelediği ve ertesi gün Samsun’a doğru gidecekleri haberi geldi. Bu bilgiyi veren eski alayın tabur komutanlarından Sami ve Kâmil Beylerdi. Korktukları için bu haberi gizli olarak otelci Ali Baba’ya söyleyip gitmişler.

Bu bilgi çok önemliydi. Çünkü tüfek mekanizması mermiyi tüfeğin namlusuna süren küçük bir demir alettir. Bu parçanın olmaması tüfeği kullanılmaz yapar. İngilizler de bunu bildiklerinden işgal ettikleri bölgelerdeki asker tüfeklerini toplama yerine sadece bu tüfeklerin mekanizmalarını alarak binlerce tüfeği etkisiz hale getirmeyi amaçlamışlardı. Bu nedenle toplanan mekanizmalar fevkalade önemli idi.

Atatürk bu haberi duyunca derhal Belediye Reisi İbrahim Cebeci ve Bayram Con Bey’i çağırmamızı emretti. Hemen Ali Baba’yla gece evlerine gidip her ikisini de uykularından uyandırıp otele getirdik.

Atatürk onlara, hemen 8-10 süvari ile gidip çeteci gibi katırları kaçırmalarını fakat hiç kimseyi kesin olarak yaralayıp öldürmemelerini emretti.

O gece bu emir yerine getirilmiş, mekanizma yüklü katırlar kaçırılmıştı.

Ertesi gün bu 40-45 katırın mekanizma yükleri alınmış olarak Samsun’a gidecekleri yerde Havza’ya geldiklerini ve belediyece mezat meydanında satıldıklarını gördük. Bu kadar mekanizma birkaç bin kişiye yetecek kadar silah demektir.

Bu hareketleriyle Atatürk ilk kurtuluş hareketini başlatmış oluyordu. Olayların duyulması Havza’da bomba tesiri uyandırmıştı.

Atatürk bir anda yücelmiş ve çok büyük bir güven kazanmıştı. Herkesin yüzü gülmüş ve bir cesaret gelmişti.

Havza’ya girerken kimsenin dikkatini çekmeyen Atatürk’ü halk Havza’dan ayrılırken uğurlamak için yollara dökülmüş ve Atatürk’ü yakından görmek için otelin önündeki meydanı tıklım tıklım doldurmuştu. (24 Mayıs 1919)

Muzaffer KILIÇ