2 Aralık 2019 Pazartesi

ATATÜRK İLE SAKARYA SAVAŞI ANILARI


 Mahmut Esat Bozkurt

1924 yılında önce Ekonomi ve sonra Adalet Bakanı olan Mahmut Esat Bozkurt “Atatürk İhtilali” adını verdiği eserinde, Sakarya Savaşı’nın devam ettiği günlere ait bir anısını şöyle anlatmaktadır:

“Atatürk büyük dava sıralarında Çankaya’da küçük bir ev içinde, kör ışıklı bir lamba altında çalışırdı. Altında ikide bir arızalanan eskimiş bir otomobil vardı. Sakarya Savaşları sırasında bir gün attan düştü. Kaburga kemiği kırıldı. Hemen ayağa kalktı. Yüzünü düşmana doğru çevirdi. “Günü gelecek ben de senin kemiklerini kıracağım” diye haykırdı.

Kâzım Özalp

Kâzım Özalp (B.M. Meclisi Başkanı) “Milli Mücadele 1919-1922” isimli eserinde diyor ki:

“Yunanlılar için elim bir durum meydana çıkmıştı. Yunan esirleri, ceplerinde toz ve toprakla karışmış arpa ve buğday tanelerini çıkarıp açlıklarını belli edecek şekilde yiyorlardı. Bizim askerlerimizin merhametten uzattıkları kuru ekmek ve peksimet kırıklarını, minnet ve şükranla kapışıyorlardı. Birkaç ay evvel Bursa’dan, Bilecik’e geçen ve bizim baskınımızla esir alınan düşman kamyonlarında bulunan yerli rumların hediye ettiği çikolata ve bisküviler şimdi bu esirler için birer rüya idi.

Düşmanın kaybı bizden çok fazla idi. Sayısız insan ve hayvan ölüleri birbiri üzerine yığılmış ve bu cesetlerden akan kan, geçtiğimiz yol üzerinde derin ve kırmızı lekeler meydana getirmişti. “Sakarya Muharebesi’nde milletimizin katlandığı fedakârlık ve gösterdiği gayret beşer gücünün üzerindedir. Ancak vatan ve bağımsızlık sevgisi, bu zorluklara karşı koymak kudretini ve cesaretini bize bahşetti...”

Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Yakup Kadri Karaosmanoğlu “Vatan Yolunda” isimli eserinde şöyle diyor:

“Mustafa Kemal Paşa’nın Melhame-i Kübra adını verdiği bu büyük harp sahasını henüz kanları kurumadan evvel ta’vâf edip dolaşacaktım. Gerçi teneffüs ettiğimiz havada barut, duman ve kül kokuyor. Gerçi bastığımız topraklarda kanlar kurumamış ve ateşler sönmemiştir. Bütün ufuklarda düşmanın çiğnemiş ve yakmış olduğu köylerin iskeletleri gözüküyor ve bu iskeletler arasında ıslak paçavralara bürünmüş, birer hayalet haline gelmiş halkın feryatları duyuluyor. Lâkin hangi hayata geliş elemsizdir. Hangi kadın ihtilaçsız (çırpınmaksızın) doğurdu? Hangi dünya asırlarca ateşler içinde kaynamadan hasıl oldu? Elverir ki doğalım ve doğduğunuzu hissedelim.”

Halide Edip Adıvar

Halide Edip Adıvar Kurtuluş Savaşı anılarını kapsayan “Türkün Ateşle İmtihanı” adlı eserinde, Sakarya Meydan Savaşı sırasında Duatepe’nin alınışını şöyle anlatır:

“Muslafa Kemal Paşa’nın muharebeyi idare ettiği siperlere girdiğimde; ‘Gelin Hanımefendi, harbediyoruz, Duatepe’ye hücum ediyoruz’ dedi. Biraz sonra Duatepe alınmıştı. Üstünde bir tek Türk askerinin, güneşin altında, elinde bayrakla ayakta durduğunu gördüm. İşte o an, Türk’ün makus talihinin artık değiştiğini hissettim.”

Kayseri Lisesi

Mezun veremedi ama 62 şehit verdi

Kayseri Lisesi’nin 1920-1921 yılındaki mezuniyet defterinde lise son sınıf talebeleri için, “Cepheye gidip hepsi şehit düştüğünden bu öğrenim yılında okulumuz mezun verememiştir” notu var.

Kayseri Lisesi son sınıf öğrencilerinin tamamının gönüllü olarak gittikleri Sakarya Savaşı’nda şehit düştüğü, bu nedenle okulun 1920-1921 öğrenim yılında mezun veremediği bildirildi. Kayseri Lisesi Müdürü Ömer Güven, 1893 yılında “Kayseri Sultanisi” adıyla eğitime başlayan Kayseri Lisesi’nin Kurtuluş Savaşı’nda önemli görevler üstlendiğini, son sınıf öğrencilerinin Sakarya Savaşı’nda şehit olduğunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir ara Kayseri Lisesi’ne taşınmasının planlandığını söyledi. Güven, Kayseri Lisesi öğrencilerinin Kurtuluş Savaşı’nda büyük kahramanlıklar gösterdiğini belirterek, şu bilgileri verdi:

62 liseli cephede şehit düştü

“Kayseri Lisesi’nin son sınıf öğrencilerinin tamamı, gönüllü olarak Sakarya Savaşı’na gitmişlerdir. Bir grup öğrenci, Kayseri’de toplanan Kuvayı Milliye gurubuna katılarak 1919 yılında Adana’nın Saimbeyli ilçesi yakınlarındaki Ermeni-Fransız cephesinde düşmana karşı savaşmıştır. Sakarya Savaşı sırasında düşmanın Ankara’ya yaklaşması nedeniyle, tedbir olarak Meclis’in Kayseri’ye taşınması düşünülmüş, Kayseri Lisesi binası içerisine meclis kürsüsü kurulmuş, Meclis’e ait matbaa makineleri de Kayseri’ye getirilmek için kağnılara ve at arabalarına yüklenmiştir.”

Ömer Güven, lise son sınıf öğrencilerinin tamamının ülkesini düşman işgalinden kurtarmak için Sakarya Savaşı’na katıldığını, ancak geri dönemediğini belirterek “Okulumuz kurulduğundan bu yana mezuniyet kütüğü (defteri) düzenlenmiş. 1920-1921 yılında mezuniyet defterine ‘lise son sınıf talebeleri Sakarya Muharebesi için cepheye gidip hepsi cephede şehit düştüğünden bu öğrenim yılında okulumuz mezun verememiştir’ ibaresi yazılmıştır. Genelkurmay Başkanlığı arşivlerindeki kayıtlara göre, 62 öğrencimiz Sakarya Savaşı’na gönüllü olarak gidip, tamamı şehit olmuştur. Onlarla daima gurur duyuyoruz ve iftihar ediyoruz.” dedi.

Cahit Külebi  

Şair Cahit Külebi müfettiş iken geldiği Kayseri Lisesi’nde okul kütüğünü incelerken, 1921 yılında Sakarya Savaşı’na giden öğrencilerin tamamının şehit düştüğünü ve okulun o yıl mezun veremediğini ortaya çıkarmış.


Şerife Bacı

Kastamonu Seydiler Köyü’nden Şerife Bacı

Küre ve Ilgaz dağlarından geçen İnebolu-Ankara yolu, kış aylarında kapanıyordu.

1921-1922 kışı çok sert olmuştu. Ankara yolundaki kafileler arasında donma olayları yalnız kendi çevrelerinde birer destan olurken, bu olayın kahramanlarından birisi de, şehrin kapısı sayılan kışla önüne kadar gelmiş, yani taşıdığı yükünü hayatı pahasına gereken yere ulaştırmıştı.

Bu olay, şehir halkının gözleri önünde cereyan ettiği için herkesi ağlatan Kastamonu Seydiler Köyünden Şerife Bacı’nın şehadete intikal olayıdır.

Aralık 1921’de birdenbire kar bastırmış, yollar kapanmış, cepheye giden nakliye kolları geceye kalmadan yakın köy ve hanlara sığınmışlardı.

O gece kar tipisine rağmen sabaha kadar yürüyen ve kışlanın kapısına kadar gelebilen cephane yüklü kağnı arabasının, her nasılsa kafilesinden ayrı olarak, genç bir kadının kışlaya kadar gelebildiği, şehre girmek nasip olmadan şose kenarında sabaha karşı donduğu anlaşılmıştı.

Arabasındaki kıymetli yükün üstüne yorganını örten bu kadının bir elinde övendire olduğu halde, kollarını açarak yorganının üzerine dayanarak kaldığı, görevliler tarafından görülmüştü.

İki çavuş, genç kadının ölüsünü kaldırıp götürecekleri sırada yorganın altından birden bire çığlık kopararak ağlayan bir çocuğun feryadını duyunca şaşırmışlar ve şehit anayı bir yana bırakarak hemen yorganı kaldırmışlardır.

Otlarla sarılmış top mermileri arasında birleştirilmiş çulların içinde kundaklı bir kız çocuğunun donmaktan kurtulduğu ve müdahale üzerine uyanarak meme için ağlamaya başladığıdır. Cephane ve yavrusu yoluna kendini feda eden bu kahraman anayı arabaya yerleştiren çavuşlar ağlayarak, gün doğarken yola koyuldular.

Öküzler aç ve zayıf olduklarından arabayı çekemediler, bu yüzden çavuşlar öküzlere yardım ettiler.

Bu kutsal yükü gurur ve iftiharla tümen karargahının önüne çektiler. Şehit kadını alaca önlüğünden ve başındaki benli örtüsünden keşfettiler. Seydiler köyünden hemşerilerine gösterdiler, onlar da ana ve çocuğu alarak köylerine götürdüler.

Bu kadın gibi, adları sanları belirsiz ne analar, babalar ve yavrular vardır ki cephane taşırken yol boylarında şehit olmuşlardır.

3 Kasım 2019 Pazar

4 Kasım1922 - İsmet Paşa başkanlığında Türk delege heyetinin Ankara'dan ayrılması.

İsmet Paşa başkanlığındaki TBMM Delegasyonu, Lozan görüşmelerine katılmak üzere, İsviçre'ye hareket etti.

1 Ekim 2019 Salı

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ÇEŞİTLİ ZAMANLARDA ÇEKİLMİŞ TBMM FOTOĞRAFLARI

                            
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

19 Eylül 2019 Perşembe

19 EYLÜL GAZİLER GÜNÜ KUTLU OLSUN

 
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e 19 Eylül 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ile Gazi unvanı verilmiştir. 2002 senesinde çıkartılan yasa ile 19 Eylül günü Gaziler Günü olarak kabul edilmiş ve her yıl törenlerle kutlanmaktadır.

1 Eylül 2019 Pazar

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN 26-30 AĞUSTOS ARASI BÜYÜK TAARRUZ FOTOĞRAFLARI

Genelkurmay Başkanlığı arşivinden Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve Büyük Taarruz'un fotoğrafları.

7 Ağustos 2019 Çarşamba

MUSTAFA KEMAL PAŞA'nın BAŞKOMUTAN OLUŞU (5 Ağustos 1921)


10-24 Temmuz 1921'deki Eskişehir-Kütahya Savaşları sonunda Yunanlıların ilerlemesi önlenemeyince, Meclis'te karamsarlığa neden oldu. Yunan Ordularını yenebilmek için acil kararların hemen uygulanması gerekiyordu. 

Türk Ordusunun Sakarya'nın doğusuna çekilmesinden sonra TBMM'de başlayan gizli oturumlarda Mustafa Kemal'e meclisin tüm yetkilerinin verilmesi anlamına gelen, Başkomutanlık konusu tartışıldı. Çoğunluğun kabulüyle 5 Ağustos 1921'de Mustafa Kemal yasama, yürütme ve yargı yetkilerine 3 ay süreyle tek başına sahip olmak üzere Başkomutan olarak atandı. 

Mustafa Kemal Atatürk’ün bu yetkileri Cumhurbaşkanı seçildiği 29 Ekim 1923 tarihine kadar devam etti.

23 Temmuz 2019 Salı

YÜZÜNCÜ YILINDA ERZURUM KONGRESİ

23 Temmuz-7 Ağustos 1919 "KURTULUŞ SAVAŞININ İLK ADIMI" Kutlu Olsun

Fotoğraf "Erzurum Atatürk Anıtı" üzerindeki "Erzurum Kongresi Rölyefini" göstermektedir.

8 Temmuz 2019 Pazartesi

"3 Temmuz 1919" YAVERİ MUZAFFER KILIÇ'IN ANILARINDAN ATATÜRK'ÜN ERZURUM'A GELİŞİ

Çok sıcak bir Temmuz gününde Rauf Orbay’la beraber Erzurum’a geldik (3 Temmuz 1919). Kazım Karabekir, Erzurum Vali Vekili Münir Bey ve Bitlis Valisi Mazhar Müfit Bey, Erzurum’un ileri gelenleriyle birlikte 8-10 km uzaklıktaki Ilıca’da bizi karşıladılar. Atatürk onları görünce otomobillerinden inip teşekkür etti. Sonra hep beraber Erzurum’un İstanbul kapısına geldik. Burada Atatürk’ü şeref kıtası, bando ve kalabalık bir vatandaş topluluğu karşıladı. Oradan Ata’nın kalacağı müstahkem Mevkii Komutanlık Binası’na yöneldik. Halk yollara dökülmüş, gençler ağaçlara tırmanmış, kadınlar damları doldurmuşlardı. Atatürk bu ilgiden çok duygulanmışlardı. Atatürk’ü ilk defa böyle bir kalabalık karşılıyordu. 

Erzurum’da, Erzurum’un ileri gelenleriyle sık sık toplantılar yapıyor, fırsat buldukça da civardaki birlikleri teftiş ediyorlardı. Bu arada Atatürk’ün İstanbul’la sürtüşmeleri olduğunu duyuyor ve buna hepimiz çok üzülüyorduk.

Bir sabah Atatürk hepimizi topladı. Tabancalarımızı almamızı ve iki araba ile şehre ineceğimizi emrettiler. Hepimiz heyecanla hazırlandık ve iki araba ile yola çıktık. Ne yapılacağını hiçbirimiz bilmiyorduk.

Henüz Atatürk hiçbir şey yapmadığı halde Erzurumlular bizleri alkışlıyorlar ve “Yaşa, Mustafa Kemal Paşa!” diye bağırıyorlardı.

Doğruca PTT binası önüne geldik. Atatürk bir kısmımızı kapı önünde emniyet için bırakıp, bir kısmımıza binayı tamamen boşaltmamızı emrettiler. Verilen emri tutarak memurlar ve müdür dahil bütün binayı hemen boşalttık.

Sonra Atatürk muhabere subayı Osman Bey’le binaya çıkarak, sarayla irtibat kurdular ve padişahla görüşmek istediklerini bildirdiler. Önce Tevfik Paşa, sonra Galip Paşa, daha sonra Sadrazam Damat Ferit Paşa telgraf başına geldikleri ve ne istediği sorulduğu halde Atatürk ısrarla “Zat-ı şahane” ile görüşmek istediklerini bildirdiler.

Bir saat kadar bekledikten sonra padişahın telgraf başına geldiği bildirildi. Bunun üzerine Atatürk, dört maddelik isteklerini tek tek saraya iletti.

İlk üç maddeye hemen cevap verildiği halde, son maddeye ancak üç gün sonra cevap verileceği bildirilince muhabere kesilerek kaldığımız yere dönüldü.

Üç gün sonra bir akşam yine aynı şekilde PTT binasına gidip binayı boşalttık ve sarayla iletişim kuruldu.

Atatürk’ün cevap beklediği son maddeye cevap gelecekti. Atatürk fevkalade gergindi. Hiç durmadan sigara içiyor ve eğilip gelen şifreli telgraf işaretlerine bakıyorlardı. Telgrafın sonunda, derhal İstanbul’a dönmesi, eğer gelmezse tevkif edilerek İstanbul’a getirileceği bildirildi.

Bunun üzerine Atatürk hemen orada, “Bütün rütbe ve nişanlarından ayrılıp milletin bir ferdi olarak ülkenin kurtuluşu için çalışacağını” bildirdi. Herhangi bir cevap verilmesini beklemeden muhabereyi kestirdiler ve ordudan böylece ayrılmış oldular (8-9 Temmuz 1919).

Kaldığımız binaya gelince vali paşadan gelen sivil elbiseyi giyip askeri elbiselerini kaldırttılar. “Kısmet olursa tekrar giyeriz” dediler. Aynı gece, ilk defa sivil elbise ile bir toplantıya gittiler ve 23 Temmuzda yapılacak Erzurum Kongresi hazırlıklarına başladılar.

Ertesi gün, bir bildiri yayınlayarak bunu bütün ülkeye duyurdular.

21 Haziran 2019 Cuma

AMASYA TAMİMİ (22 Haziran 1919)



 12 Haziran 1919 tarihinde Havza’dan Amasya’ya gelen Mustafa Kemal Paşa’nın örgütlemesi sonucu; 21 Haziran 1919 günü 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ve Hamidiye Kahramanı olarak tanınan eski Bahriye Nâzırı Hüseyin Rauf Bey, 3.Kolordu Komutanı Refet Bey, Kurmay Yarbay Arif Bey, İzmit Eski Sancak Beyi İbrahim Süreyya Bey, Yüzbaşı Osman Nuri, Tufan Bey, Yedek Teğmen Recep Zühtü, Efganlı, Teğmen Abdurrahman, Maliye Müfettişi Arif Bey, Erzurum 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa, Yıldırım Kıt’atı Müfettişi Mersinli Cemal Paşa, Edirne’de 1. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey’inde telgraf vasıtası ile katıldıkları görüşmeler 21 Haziran günü başladı. 22 Haziran sabahına kadar devam ederek önemli kararlar çıktı ve Kurtuluşa rehber oldu 

Kararlar:

1- Vatanın tamamı ve milletin istiklâli tehlikededir. Hükümet merkezi İtilaf Devletleri'nin etkisi ve denetimi altında bulunduğundan, sahip olduğu sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum, milletimizi adı var, kendi yok durumuna düşürüyor.

"Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır." Milletin durumunu ve davranışını göz önünde bulundurarak haklarını dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden uzak bir milli heyetin varlığı gerekmektedir. Bunun için her taraftan vuku bulan teklif ve milli istek üzerine Anadolu’nun en güvenilir yeri olan Sivas’ta milli bir kongrenin süratle toplanması kararlaştırılmıştır. Bunun için, bütün illerin her livasından parti ayrılıkları dikkate alınmaksızın muktedir ve milletin güvenini kazanmış üçer kişinin olabildiğince çabuk yetiştirmek üzere hemen yola çıkarılması gerekmektedir. Her ihtimale karşı bunun bir milli sır hâlinde tutularak ve delegelerin gereken yerlere kimliklerini gizleyerek gelmeleri.

2- Doğu vilâyetleri nâmına 10 Temmuz’da Erzurum’da toplanması gereken kongre için sözü geçen vilâyetlerin Müdafaa-i Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyetleri’nden seçilmiş üyeler zaten Erzurum’a doğru yola çıkarılmışlardır. O vakte kadar diğer vilâyetlerimizin temsilcileri de Sivas’a geleceklerinden Erzurum Kongresi’nin üyeleri belirlenecek zamanda umumi toplantıya katılmak üzere Sivas’a hareket edecektir.

3- Yukarıdaki esaslara göre, temsilciler Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyetleri ve belediye başkanları tarafından ve çeşitli suretlerde seçileceklerdir.

4- Bu esasların uygulanmasına 3. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, Eski Bahriye Nâzırı Rauf Bey, 15. Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa, 13. Kolordu Kumandan Vekili Miralay Cevad bey, 3. Kolordu Kumandanı Miralay Refet Bey, Samsun Mutasarrıfı Hâmit Bey, 2. Ordu Müfettişi Cemal Paşa, 12. Kolordu Kumandanı Miralay Selahattin Bey, 25.Kolordu Kumandanı Ali Fuat paşa, Bursa’da 17. Kolordu Kumandan Vekili Miralay Bekir Sami Bey,, Edirne’de Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Bey ve diğer bazı sivil ve askeri önemli kişiler tarafından çalışılacaktır. Bundan başka eski sadrazam Müşir Ahmed İzzet Paşa, Nâfıa Nâzırı Ferit Bey, âyan üyesinden Ahmed Rıza Bey gibi kişilerden fikir ve düşünceler alınacaktır.

5- Reddi İlhak ve Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetlerinin verecekleri telgrafların telgrafhânelerce kabul edilmeyerek çekilmesi Posta ve Telgraf Müdüriyet-i Umumiyesi’nden bildirilmiştir. Bu husus kesin şekilde reddedilerek her ne şekilde olursa olsun serbestçe yazışmaların sağlanması için gösterilerde bulunarak yazışmalar sağlanacak ve bunlar elde edilinceye kadar gösterilere devam edilecektir.

6- Askeri ve sivil kuruluşlar hiçbir suretle terk ve başkasına verilmeyecektir. Vatanın herhangi bir tarafına yeniden yapılacak düşman işgâl hareketleri bütün orduyu ilgilendirecek ve meydana gelen duruma göre memleketin savunmasına birlikte girişilecektir. Bu sebeple komutanlar derhal birbirini haberdâr edeceklerdir. Silah ve savaş malzemesi kesinlikle elden çıkarılmayacaktır.

2 Haziran 2019 Pazar

ATATÜRK'ÜN ANILARINDAN HARBİYEDE GAZETE ÇIKARMASI

Kurmay sınıflarına geçtik. Alışılmış derslere çok iyi çalışıyordum. Bunların üstünde olarak bende ve bazı arkadaşlarda yeni düşünceler açığa çıktı. Ülkenin yönetiminde ve siyasetinde bozukluklar olduğunu keşfetmeye başladık.

Binlerce kişiden oluşan Harp Okulu öğrencisine bu keşfimizi anlatmak isteğine kapıldık. Okulun öğrencileri arasında okunmak üzere okulda el yazısıyla gazete kurduk. Sınıf içinde küçük teşkilatımız vardı. Ben Yönetim Kurulu’nda idim. Gazetenin yazılarını çoğunlukla ben yazıyordum.

O zaman okullar müfettişi İsmail Paşa vardı. Bu işlerimizi keşfetmiş, izlettiriyormuş. Okulun müdürü Rıza Paşa isminde bir kişiydi. Bu kişinin, padişah katında İsmail Paşa tarafından yanlışı ortaya çıkarılmış; “Okulda böyle öğrenci var. Ya farkında olmuyor ya görmezden geliyor” denilmiş. Rıza Paşa konumunu korumak için inkâr etmiş.

Bir gün, gazetenin gereken yazılarından birini yazmakla uğraşıyorduk. Veteriner dersliklerinden birine girmiş, kapıyı kapamıştık. Kapı arkasında birkaç nöbetçi duruyordu. Rıza Paşa’ya haber vermişler, sınıfı bastı. Yazılar masa üzerinde ve ön tarafta duruyordu. Görmemezlikten geldi. Ancak dersten başka şeylerle uğraşmak nedeniyle tutuklanmamızı buyurdu. Çıkarken: “Yalnız izinsizlikle yetinebilir” dedi. Sonra hiçbir ceza uygulamasına gerek olmadığını söylemiş. Böyle davranmasında kendine yüklenen eksikliği ortaya çıkarmak çabasının etkisi olmakla beraber iyi niyet de inkâr edilemezdi.

Kurmay Subaylar Grubu sınıflarının sonuna kadar bu işlere devam ettik. Yüzbaşı olarak okuldan çıktıktan sonra İstanbul’da geçireceğimiz süre içinde bu işlerle daha iyi uğraşmak için bir arkadaş adına bir apartman tuttuk. Ara sıra orada toplanıyorduk. Bu hareketlerimizin hepsi izleniyordu ve biliniyordu.

Bu sırada Fethi Bey adına eski arkadaşlardan subay iken askerlikten uzaklaştırılmış bir kişi karşımıza çıktı. Kendisinin yoksulluğundan, yardıma ihtiyacı olduğundan, yatacak yeri bulunmadığından söz ederek bize sığındı. Biz de bu kişiyi sahip olduğumuz apartmanda yatırmaya ve kendisine yardım etmeye karar verdik.

İki gün sonra kendisinin isteği üzerine bir yerde görüşecektik. Gittiğim zaman yanında Saray’a mensup bir de yâver gördüm. Apartmanda yatan İsmail Hakkı Bey adında bir kişi vardı, anında götürmüşler. Bir gün sonra da bizi tutukladılar. Fethi Bey oysa ki İsmail Paşa’nın gizli polisi imiş. Bir süre hücre hapsinde kaldım. Sonra Saray’a götürdüler. Sorgulandım. İsmail Paşa, Başkâtip, bir de sakallı bir adam hazır bulunuyordu. Sorgudan anladık ki gazete çıkardığımızdan, teşkilât kurduğumuzdan, apartmanda çalıştığımızdan özet olarak, bütün bu işlerden dolayı zan altında olmak, şüphelenilmek… Daha önceki arkadaşlar yaptıklarını kabul etmişler, birkaç ay böyle tutuklu kaldıktan sonra bıraktılar.

ATATÜRK'ÜN ANILARINDAN EDEBİYAT İLE İLGİSİ

Askeri ortaokulu bitirdiğim zaman merakım oldukça ileri gitmişti. Manastır Askeri Lisesi’nde matematik pek kolay geldi. Bununla uğraşmayı sürdürdüm. Ancak Fransızca’da geri idim. Öğretmen benimle çok uğraşmıyor, acı uyarılarda bulunuyordu. Bu uyarılar benim çok gücüme gitti. İlk ev izni zamanında çözüm aradım. İki, üç ay gizlice Frerler Okulu’nun özel sınıfına devam ettim. Böylece okul derslerine oranla fazla derecede Fransızca öğrendim.

O zamana kadar edebiyatla çok ilişkim yoktu. Merhum Ömer Naci, Bursa Lisesi’nden kovulmuş, bizim sınıfa gelmişti. Daha o zaman şairdi. Benden okuyacak kitap istedi. Bütün kitaplarımı gösterdim. Hiçbirini beğenmedi. Bir arkadaşın kitaplarımdan hiçbirini beğenmemesi gücüme gitti. Şiir ve edebiyat diye bir şey olduğunu o zaman öğrendim. Ona çalışmaya başladım. Şiir bana cazip göründü. Ancak ‘yazı öğretmeni’ diye yeni gelen bir kişi, bana şiirle uğraşmayı yasakladı. “Bu meşgale biçimi seni askerlikten uzaklaştırır” dedi. Bununla birlikte güzel yazı yazma isteği bende kalıcı oldu.

O günlerde yazdığı şiiri

“Ateşlik görürüm güzellik dolu dünyayı sensiz.
Ey gonca! Cehennem sanırım cenneti ben.
İsa gibi kudsiyetler ile göğe çekilsem,
Bayağı görürüm yücelik alemini sensiz...”

Mustafa Kemal
25 Temmuz 1905

19 Mayıs 2019 Pazar

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

19 Mayıs Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ve Ulusal şahlanışımızın tetiklendiği gündür. Kutlu olsun 19 Mayıs, kutlu olsun ulusal şahlanış, kutlu olsun kurtuluş.

9 Mayıs 2019 Perşembe

30 NİSAN 1919 MUSTAFA KEMAL PAŞA 9. ORDU MÜFETTİŞİ OLARAK ATANDI.

30 Nisan 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu müfettişi olarak atandı. Mustafa Kemal Paşa'nın atama kararnamesi 30 Nisan 1919'da Padişah tarafından onaylanmış ve 5 Mayıs'ta da dönemin Resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi'de yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Bundan sonra da Mustafa Kemal Paşa, Müfettişlik göreviyle ilgili görev ve yetkilerini belirleyecek olan bir talimatnamenin hazırlanması için Genelkurmay'da bulunan yakın dostlarıyla çalışmalara başladı. Nitekim 9’ncu Ordu Müfettişliği (15 Haziran'dan itibaren 3’ncü Ordu olarak değişecektir) unvanı altında, kullanacağı yetkileri içeren talimatnameyi, Genelkumay İkinci Başkanı Diyarbakır'lı Kâzım Paşa ile birlikte hazırladı. 6 Mayıs 1919 tarihinde Harbiye Nezaretince kendisine verilen bu talimatnameye göre Mustafa Kemal Paşa'nın görevleri sadece askerî görevler değil aynı zamanda da mülkîdir. Bu müşterek görevler şunlardı;

GÖREVLERİ

1. İşbu müşterek görevler şunlardır:

Görev bölgesinde asayişi ve huzuru yeniden sağlamak ve asayişsizliğin sebeplerini belirlemek.
Görev bölgesinde, değişik yerlerde bulunan silah ve cephaneleri bir an evvel toplattırmak, bunları münasip depolara yığmak ve koruma altına aldırmak.

Görev bölgesi içerisinde, değişik yerlerde bir takım şuraların (kurul-küçük danışma meclisi) kurulduğu, bunların asker topladıkları ve gayri resmi olarak da ordunun bunları koruduğu belirtilerek, bu şuraların faaliyetlerinin önlenmesi ve lağv edilmesini sağlamak,

Mustafa Kemal Paşa'nın bu görevleri yapabilmesi için yetki ve görev bölgesi talimatnameye göre şöyle belirlenmişti;

2. Kendisine doğrudan bağlı askeri birlikler

İki Fırka'lı (Tümen) olan üçüncü ve dört fırkalı olan 15 nci Kolordular Müfettişlik emrine verilmiştir

3. Müfettişlik bölgesi

Müfettişlik bölgesi, Trabzon, Erzurum, Sivas, Van vilayetleri ile Erzincan ve Canik (Samsun) müstakil sancakları

Müfettişlik bölgesine komşu vilayet, sancak ve askeri birlikler

a) Vilayet ve sancaklar: Diyar-ı Bekir, Bitlis, Mamuret'ul aziz, (Elazığ) Ankara, Kastamonu vilayetleri ile Kayseri ve Maraş sancakları

b) Bu vilayetlerde ve sancaklarda bulunan 1 nci, 12 nci, 14 nci, 17 nci ve 20 nci Kolordular, göreviyle ilgili olarak Mustafa Kemal Paşa'nın bütün emir ve taleplerini kabul edecek ve yerine getireceklerdi.

25 Nisan 2019 Perşembe

25 Nisan 1915


Çanakkale Boğazından geçmeleri engellenen İtilaf Devletleri, Arıburnu'na asker çıkardı. Yarbay Mustafa Kemal, kendi inisiyatifini kullanarak emrindeki tümen ile düşman birliklerini Conkbayırında durdurdu.

9 Nisan 2019 Salı

12 Nisan 1931 Türk Tarih Kurumu Kuruldu

28 Nisan 1930 tarihinde Türk Ocakları'nın VI. Kurultayı'nın son oturumunda Gazi Mustafa Kemal'in direktifi üzerine Afet İnan 40 imzalı bir önerge sunmuş ve bu önergede Türk tarihini bilimsel olarak araştırmak üzere bir heyet kurulması istenmişti. Aynı gün Türk Ocakları Kanunu da bu konuda bir madde ekledi. Oluşturulan 16 kişilik heyet ilk toplantısını 4 Haziran 1930 tarihinde yaparak yönetim kurulu ve üyelerini belirledi. Bu heyet, Türk Tarih Kurumu'nun temelini oluşturur.

Heyet, "Türk Tarihinin Ana Hatları" adlı bir çalışma yayımlamıştır. Kitap, Orta Asya'da bir Türk uygarlığı ve bu merkezden başlayan göçlerle Türklerin Çin, Hindistan, Mezopotamya, Mısır, İran, Anadolu'ya giderek o bölgelerin halklarını uygarlaştırdıkları tezini işlemekteydi ve hedef, bu kitabın ana fikrine uygun okul kitapları hazırlanmasıydı.

Türk Ocakları 29 Mart 1931 tarihinde kapanma kararı alınca Türk Tarih Heyeti, 12 Nisan 1931 tarihinde "Türk Tarih Tedkik Cemiyeti" adıyla yeniden örgütlenip çalışmalarına devam etti. Kurumun adı 1935 yılında "Türk Tarihi Araştırma Kurumu", daha sonra "Türk Tarih Kurumu" olarak değişti.

1 Nisan 2019 Pazartesi

1 Nisan 1916, Mustafa Kemal, Mirlivalığa (Tümgeneral) Yükseltildi.

Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşları'ndaki başarılarından sonra   1 Nisan 1916 tarihinde  Mirlivalığa (Tümgeneral)  yükseltilerek Diyarbakır'da konuşlu bulunan 16. Kolordu Komutanlığına atanmıştır.

16 Mart 2019 Cumartesi

18 Mart Çanakkale Zaferi Yıl Dönümü ve Şehitleri Anma Günü

Eşsiz zaferimizi kutluyor, Türkün kanı ile sulanmış bu toprakları bize hediye eden Mustafa Kemal Atatürk ve ŞEHİTLERİMİZ: Köylü, kentli askerlik çağındaki gençlerimizden sonra, üniversitelerin şehit olan öğrencileri ve gönüllü olarak Çanakkale’ye giderek Şehadet şerbetini içen küçücük çocuklar; Galatasaray Lisesi, İstanbul Lisesi, Sivas Lisesi, Erzurum Lisesi, Konya Lisesi, İzmir Lisesi ve Kastamonu Lisesi öğrencileri. Yok olan bir nesil. Size TÜRK MİLLETİ olarak minnet duyuyoruz.