-"Dikkaaat, gelen Mustafa Kemal Paşa'dır, selaamduurr!"
Tüyler ürperten bir an yaşanır. Haydarpaşa Garı'ndaki tüm subay ve askerler bir anda yerinde çakılır, hazır ola geçip askerce selam verirler. Mustafa Kemal Paşa, yavaş adımlarla çavuşun karşısına yürür, durur ve sorar:
-"Nerede beraberdik?"
Cevap çok şey ifade eden tek kelime ile gelir:
-"Çanakkale!"
Mustafa Kemal çavuşa şöyle der:
-"Emir geçir, herkes köyüne memleketine silahı ile gitsin, bir şekilde silahını götürsün."
Emir geçirmek, askeri bir terimdir. Emrin yüksek sesle değil, yavaşça kulaktan kulağa sessizce tekrarlanması demektir. Çanakkale'den, yakın siperlerden, cephe günlerinden kalma bir önlemdir. Çavuş emir geçirir, peron bir anda boşalır. Yüzlerce asker silahı ile birlikte ortadan kaybolur, memleketine doğru yola koyulur. Mondros Teslimiyet Anlaşması'nın öngördüğü, Türk Ordusu'nun tüm silahları teslim etmesi şartının aksine Mustafa Kemal daha İstanbul'a indiği ilk anda ilk emrini vermiştir;
-"Silahları vermeyin! Çünkü yarın her bir silah milli mücadelede lazım olacaktır."
Mustafa Kemal, İstanbul'a adımını atar atmaz, Milli Mücadele ruhunu da geldiği trenden adeta Haydarpaşa Gar'ındaki her bir neferin kalbine, şah damarına mühürlemiştir.
Kaynak: Taylan Sorgun, İmparatorluktan Cumhuriyet'e.