18 Eylül 2009 Cuma

Ramazan Bayramınız Kutlu Olsun


Bayramlar, insanlar arasındaki karşılıklı sevgi ve saygının perçinlendiği günlerdir. Bayramlar, insanların birbirleriyle olan dargınlıklarını unuttukları, barıştıkları, kardeşçe kucaklaştıkları günlerdir.

Bayramlar, milli ve dini duyguların, inançların, örf ve adetlerin uygulanıp sergilendiği, bir toplumda millet olma şuurunun şekillendiği, kuvvetlendiği günlerdir.

Hep bir arada, sevgi dolu ve huzurlu nice bayramlar geçirmek dileğiyle, Ramazan Bayramınızı kutlar, AİLEMİZE, ÜLKEMİZE, BÜTÜN TÜRK ALEMİNE ve İNSANLIĞA sevgi, barış ve mutluluk getirmesini dilerim.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Kadir Gecesi Kutlu Olsun


Bismillâhirrahmânirrahîm.

İnnê enzelnâhü fî leyletilkadri. Ve mê edrâke mê leyletülkadri. Leyletülkadri hayrun min elfi şehrin. Tenezzelülmelêiketü verrûhu fîhê biizni rabbihim min külli emrin. Selêmün hiye hattê matla’ıl fecri.

Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla.

Doğrusu Biz, onu (Kurân'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin sen? Kadr (Kadir) gecesi; bin aydan daha hayırlıdır. O gece Rab'lerinin izniyle Ruh ve melekler, her türlü iş için iner de iner. Artık o gece bir esenliktir gider. Tâ [ki] tan ağarana kadar.

15 Eylül 2009 Salı’yı Çarşamba’ya bağlayan gece Cenab-ı Allah’ın buyurduğu gibi “bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi. O gece ve her gün Cenab-ı Mevla’mın; affı, merhameti, mağfireti ve bereketi biz müminlere olsun. Yaarabbim; Mübarek günler, Kur’anı Kerim ve Resulünün yüzüsuyu hörmetine bize, Ülkemize, Türk Milletine ve bütün insanlık alemine rahat, huzur, dirlik ve düzen ver!
ALLAHIM; Vatanımı, Bayrağımı, Ezanımı, Dinimi, İmanımı daim et! Hiç birinden bizi mahrum bırakma! Amin.

6 Eylül 2009 Pazar

Kırım Tatar Özerk Cumhuriyeti


Karadeniz'in kuzeyinde bir yarımada olan Kırım, Ukrayna'ya bağlı özerk bir cumhuriyettir. Kırım Türkleri Tatar Özerk Yönetimi olan Kırım Tatar Milli Meclisi tarafından yönetilmektedir. Başkenti Akmescit olan cumhuriyetin nüfusu 2.700.000 ve yüzölçümü 26.140 km2 dir. Önemli Şehirleri, Akmescit, Akyar, Yalta'dır.

Türkler, çok eski dönemlerden beri Kırım'da yaşamaktadırlar. 13. asırdan itibaren Kırım Tatarları adını almışlardır. Önceleri Altınordu Devleti içinde yer almışlar, daha sonra ise sınırları Moskova'ya kadar ulaşan Kırım Hanlığı'nı kurmuşlardır. 1475'ten itibaren Kırım Hanlığı ile Osmanlı İmparatorluğu tek devlet gibi yakınlaşınca, Osmanlı İmparatorluğu'nun hudutları Rusya'nın güney hudutlarına kadar uzanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca anlaşması ile Kırım Hanlığı Osmanlı himayesinden çıkmıştır.

Rus işgaline maruz kalan Kırım Türklerinin esaret yılları böylece başlamıştır. Yerli halkı başka bölgelere göçe zorlanmıştır.

Rus çarlığı 1917 yılında Bolşevik ihtilâli ile parçalanınca Kırım'ın Bağımsızlık yolu da açılmıştır. 9 Aralık 1917'de Kırım Tatar Milli Kurultayı toplanmış; 26 Aralık 1912'de Kırım Halk Cumhuriyeti'nin kurulduğu ilân edilmiştir. Kırım, Nisan 1918'de Almanlar tarafından da belli bir süre işgal edilmiş; 1920 yılının sonlarına doğru tekrar Bolşeviklerin eline geçmiştir. 1921 yılında Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuş ve Rusya'ya bağlanmıştır.

18 Mayıs 1944 yılında Kırım Tatarları, Kırım'dan topluca sürgün edilmişlerdir. Sovyet Hükümeti, 25.6.1945 yılında yayınladığı Kararname ile Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmıştır.

Kırım bugün Ukrayna'ya bağlı Muhtar bir Cumhuriyettir. Cumhuriyet içerisinde ise Tatar Özerk Yönetimi bulunmaktadır.

Kırım Türkçesi ile konuşan Kırım Türkleri'nin kültür yapısı, Osmanlı İmparatorluğu ile münasebetleri sebebiyle Türkiye'ye çok yakındır. İdil-Ural Türk bölgesi ile Osmanlı kültürünün etkilediği bölge, Türk uyanışının fikrî temsilcilerini yetiştirmiştir.

Kaynak- Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi


Kumuk Türkleri


Kumukların tarihleri hakkında kesin bir bilgiye rastlanmamakla birlikte, yaşadıkları ülkenin jeopolitik konumu sebebiyle 7. yüzyıldan itibaren bölgeye hâkim olan Hazar imparatorluğu sınırları içine alındığı, Kumukların da Kıpçak ve Oğuz boyları ile Dağıstan’da yaşamakta olan yerli Kafkas kavimlerinin bu sahadaki kaynaşması neticesinde bir Türk boyu olarak teşekkül ettikleri anlaşılmaktadır.

Kumuk bölgesini Kafkasya’da Rusya’ya bağlı olarak kurulan Terskiy (Terek) ve Dağıstan vilayetlerine bağlayan Rusya imparatorluğuna karşı, Kumuklar diğer Kafkasya halkları ile birlikte bağımsızlık mücadelesine girişmişlerdi. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarındaki hareketlere katılarak kendi millî devletlerini kurmak için savaşmaya devam eden Kumuklar, 1918 yılında kurulan Birleşik Kafkasya Cumhuriyetinde de en önemli unsurlar arasında yerlerini almışlardı.

Bu devletin hükümet başkanlığı, parlamento başkanlığı, dışişleri bakanlığı, içişleri bakanlığı, maliye bakanlığı ve savunma bakanlığı gibi önemli görevlerine Kumuklar getirilmişti. 1920 yılında Bolşeviklerin Rusya’da iktidarı ele geçirerek Sovyetler Birliğini kurmalarının ardından, Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti dağıtılmış ve Kumuklar Sovyetler Birliğine bağlı Dağıstan Özerk Cumhuriyeti’ne bağlanmışlardı.

Dağıstan’ın Hasavyurt, Babayurt, Kızılyurt, Karabudahkent, Kayakent, Kaytak kasaba ve bölgelerinde yaşamakta olan Kumuk Türklerinden bazı etnik gruplar da Çeçenistan’ın Gudermes ilçesi ile Kuzey Osetya’nın Mozdok ilçelerinde yaşamaktadırlar. Kumuklar arasında şehirleşme oranı % 47 olup, büyük bir çoğunluğu Mahaçkala, Buynaks, İzberbaş, Kaspiysk, Kızlar gibi Dağıstan şehirlerinde yerleşmişlerdir. Mahaçkala aynı zamanda Kumukların tarihî merkezidir.

Kaynak- Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti


1191 yılında Aslan Yürekli Richard Haçlı Seferleri sırasında adaya yerleşmiş ve daha sonra adayı Templar Şövalyeleri’ne satmıştır. 1192 yılında Guy de Lusignan’ın adayı satın almasına izin vermiştir. Kıbrıs, 1489’da Venedikliler’in adayı alışına kadar Lusinyanlar’ın yönetimi altında kalmıştır.

1571 yılında Osmanlılar adayı fethetmişler ve 1878 yılında, Britanya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan bir savunma anlaşması uyarınca adayı Britanya’ya kiralayana kadar yönetmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın tarafında katılınca, 1925 yılında Kıbrıs Britanya tarafından ilhak edilmiş ve bir İngiliz Kolonisi haline gelmiştir.

1960 yılında Kıbrıslı Türkler ve Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır. Ancak 1963 yılında Rumlar Anayasa’yı tek taraflı olarak değiştirmeye kalktıklarında toplumlararası çatışma çıkmış ve Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti’nden atılmışlardır. Toplam 103 Kıbrıs Türk köyü boşaltılmış ve Kıbrıslı Türkler adanın yüzde 3’ünü oluşturan ve tecrit edilmiş bölgelerde yaşamaya zorlanmışlardır.

1974 yılında adayı Yunanistan’a bağlama amaçlı ve Yunanistan destekli bir darbenin ardından Türkiye adaya müdahale etmiştir. Müdahalenin ardından ada Kıbrıslı Türkler’in yaşadığı kuzey ve Kıbrıslı Rumlar’ın yaşadığı güney arasında ikiye bölünmüştür.

1975 Yılında Kıbrıslı Türk Federe Devleti kurulmuştur. 1983 yılında ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Bu cumhuriyet Türkiye Cumhuriyeti dışında hiçbir ülke tarafından tanınmamaktadır.

Kaynak-KKTC Tarihi

5 Eylül 2009 Cumartesi

Nahcivan Özerk Cumhuriyeti




Nahcivan Özerk Cumhuriyeti, Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlı bir özerk cumhuriyettir, 5.363 km² yüzölçümüne sahiptir, Nahçivan Özerk Cumhuriyetinin nüfusu 384.400 dür.

Statüsü, 12 Kasım 1995 tarihinde halk oylaması ile kabul edilen Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası'nın, 9. Bölümünde düzenlenmiştir. Buna göre; Nahcivan Özerk Cumhuriyeti içişlerinde özerk, savunma ve dış politikasında ise Azerbaycan'a bağımlı bir statüye sahiptir.

Azerbaycan bayrağından farklı bir Nahçıvan bayrağı hiçbir zaman söz konusu olmamıştır. Azerbaycan Cumhuriyetinin sahip olduğu tüm devlet simgelerinin tamamı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti için de geçerlidir. Şu an Azerbaycan bayrağı olarak kullanılan, mavi, kırmızı ve yeşil renkli bayrak ilk defa 1988 yılında Nahçıvan'da kullanılmaya başlanmış. Ve daha sonra, 90'lı yılların başında Nahçıvan'ın resmi bayrağı olarak kabul edilmiştir.



Nahcivan Özerk Cumhuriyeti, Türkiye'nin de taraf olduğu 1921 Moskova ve Kars Antlaşmaları uyarınca Özerk Statüsü devam etmek kaydıyla Azerbaycan'a bırakılmıştır. Bu çerçevede, Türkiye de bu statüsünün devamında dolaylı olarak bir güvence unsuru haline gelmiştir. Türkiye'nin orta ve uzun vadeli stratejisinde çok önemli bir yere sahiptir.

Yasama organı 45 üyeli Ali Meclis'ten, yürütme organı ise Bakanlar Kurulu'ndan oluşan Nahçıvan'da yargı görevi bağımsız mahkemelerce ifa edilmektedir.

Kuzeyi ve doğusu Ermenistan ile, güneyi ve batısı da İran topraklarıyla çevrilmiş olup, batısında yer alan Türkiye ile 13 kilometrelik bir sınırı vardır.

Nahcivan Özerk Cumhuriyeti, tarihî Nahçıvan Hanlığı gibi, kendisine başkentlik yapan Nahçıvan şehrinin adı ile anılmaktadır. Şehir bugün yaklaşık 85.000 nüfusa sahiptir.


Cumhuriyet Nahçıvan şehri ile buna bağlı 7 ilçeden oluşmaktadır (Şerur:10.700 kişi, Sederek:12.000, Babek:65.300, Şahbuz:20.300, Culfa:35.900 Kengerli: 10.000 ve Ordubat:40.600 kişi). Yaklaşık 5.500 km² yüzölçümüne sahiptir. Arazi yapısı dağlık bir nitelik gösteren Nahçıvan'da ovaların toplam araziye oranı % 20, ormanların oranı ise % 2 civarındadır.

Azerbaycan'a bağlı olmakla birlikte, bu ülkeyle fiziki bağlantısı olmayan Nahcivan Özerk Cumhuriyeti, Türk Cumhuriyetleri arasında Türkiye ile fiziki bağlantısı bulunan tek toprak parçasıdır. Türkiye ile Nahçıvan arasında 13 km.lik bir sınır bulunmaktadır. Nahçıvan şehir merkezi ile Türkiye'nin Iğdır ili arasındaki uzaklık 160 km olup, iki şehir karayolu ile birbirlerine bağlanmıştır. İki ülke arasındaki ulaşım ve ticari ilişkiler Dilucu Kapısı'ndan gerçekleştirilmektedir.



Kaynak - TTK

2 Eylül 2009 Çarşamba

Nogay Özerk Bölgesi





Nogaylar Kafkasya'da varlıklarını sürdürmekte olan Türk topluluklarından biridir.

Nogay adının kavim adı olarak nasıl kullanılmaya başlandığı hususunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Altınordu şehzadelerinden olan Nogay, kırk yıl bu devlet üzerinde çok önemli bir rol oynamıştır. Kıpçak grubuna dahil olan Nogayların,
adını buradan aldıkları sanılmaktadır.

Altınordu Devletinin yıkılmasından sonra kurulan hanlıklar arasında adı geçen Nogay, yanlış olarak Tatarlar için de kullanılmıştır. Kazaklar, Tatarlara Nogay demektedirler

Bugünkü Durum:


Erimeden günümüze kadar kalan Nogaylar; Hazar bozkırında, Kuzey Kafkasya'da, Kırım'da, İdil-Ural havzasında, Batı Türkistan'da ve Litvanya'da, Dobruca'da, Deliorman bölgesinde ve Türkiye'de yaşamaktadırlar.


1) Hazar Bozkırı Nogayları :

Aşağı İtil'in geniş deltasında Astarhan çevresindeki köy ve kasabalarda, Kalmukya'nın güney kesimine düşen Kuma Çayının kuzey yöresinde bulunurlar. Kendi ağızlarını unuttukları için Kazanlı diye de adlandırılırlar. Buradaki başlıca toplulukları "Karaağaçlar ( Karagaş)" ve Kundurlardır.


2) Kuzey Kafkasya Nogayları :

Kafkasya'da beş bölgede yer alırlar. Dağıstan'ın Kuma ile Terek akarsuları arasında kendi adlarıyla anılan bozkırda, özellikle Kızılyar yöresinde, Hasavyurt ve Açıkulak kazalarında kalabalık bir topluluk halinde bulunurlar.


3) Kırım Nogayları :

Nogaylar Kırım yarımadasının kuzeyindeki ovalık alan ile dağlık kesimin kuzey eteklerinde, Perekop kasabası çevresinde , kuzeydoğuda Azak denizine dökülen çaylar (Tolmak, Bedri vb.) boyunda yaşamaktadırlar.


4) İdil-Ural Havzası Nogayları :

Burada Tatarlar arasındaki "Nogaylar (Nagaybaklar)", küçük bir etnik topluluktur. Günümüzde Başkurdistan'da ve Başkurdistan'ın kuzeydoğu komşusu Çelyabinsk Vilâyetinin Yukarı Ural çevresinde yaşamaktadırlar. Nogaybaklar, Kuzey (Kıpçak) Türkçesinin Başkurt unsurlarının da karıştığı Tatar ağzıyla konuşurlar. Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebindendirler. Başkurdistan'daki Nogaylar, Kuzey Türkçesi'nin Başkurt ağzıyla konuşurlar.


5) Batı Türkistan (Kazakistan) Nogayları :

Bu büyük bölgenin Kazaklar arasındaki Nogaylar'ı, onların boy düzeninde , Orta ve Kiçi ( Küçük ) cüzlerde bulunurlar. Orta cüzdekiler, şecereye göre , Kongırat kolunun Camanbay'ından gelirler. Buradaki Nogay'dan da Satıbaldı, Tokas, Şahan uruklarının ataları çıkmıştır. Kazakistan'daki Nogay obaları, şimdi Kızılorda tümeninin Canga-Korgan yöresinde yaşamaktadırlar. Hepsi Kuzey Türkçesinin Kazak ağzıyla konuşurlar.


6) Kırgızistan Nogayları :

Kırgızlar arasındaki boy düzeninde Ön-Kol'a bağlı Çirik boyunun "Nogay" adlı bir oymağı vardır. Onlar, Kuzey Türkçesi'nin Kırgız ağzıyla konuşurlar.


7) Litvanya Nogayları : Polonya'nın kuzeyinde ve Baltık denizinin doğu yanında yer alan bölgede yaşarlar. Burada yaşayan Nogaylar'a "Litvanya Tatarlar"ı da denir. Buradaki Nogaylar sadece dinlerini (İslâm) muhafaza edebilmişlerdir.


8) Romanya Nogayları :

Yüzyıllarca önce, Karadeniz'in batı kıyılarına göçmüş bulunan Nogaylar,çağımızda Tuna ırmağı deltasının sağ yöresindeki Dobruca bölgesinde (Köstence ili) dağınık olarak yaşarlar.


9) Bulgaristan Nogayları :

Tuna'nın güneyindeki Deliorman bölgesinde, Şumnu (Kolarovgrad) çevresindeki köylerde yaşarlar.


10) Türkiye Nogayları :

Son yıllarda Türkiye'ye gelmiş Nogaylar'ın çoğu Orta Anadolu'ya yerleştirildiler. Bugün Nogaylar, Ankara'nın Polatlı ve Şereflikoçhisar ilçelerinin bazı köylerinde, Konya'nın Kula ilçesinin bazı köylerinde, İstanbul, Osmaniye, Adana, Çorum, Eskişehir, Bursa, Kütahya, Gaziantep ve Isparta'nın Senirkent ilçesinde yaşamaktadırlar.

Nogay Türklerinin ekonomisi, günümüzde de hayvancılığa dayanmaktadır. Bunun yanında tarımla da ilgilenmektedirler. Ancak meraların gittikçe azalması ve tarım alanlarının yok olması nedeni ile ekonomik durumları eskiye nazaran daha kötüdür.

Kaynak- Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi

Özbekistan Cumhuriyeti


Özbekistan'ın 447.400 km2'lik bir yüz ölçümü bulunmaktadır. Kazakistan, Tacikistan, Afganistan, Kırgızistan ve Türkmenistan'a komşudur. Başkenti Taşkent'tir. Nüfusu: 2005 Yılı sayımına göre 26.851.195 dir.

Sovyetler Birliğinin dağılması ile Rus esareti bitmiş ve 20 Haziran 1990 yılında egemenliğini, 1 Eylül 1991 yılında da bağımsızlığını ilân etmiştir. Özbekistan cumhuriyetle idare edilmektedir.

Özbekistan Cumhuriyeti Orta Asya'nın merkezinde Ceyhun ve Seyhun nehri ile Aral gölünün meydana getirdiği ova ile Tanrı dağlarının batı eteklerinde yer almaktadır. Kuzey ve kuzeybatısında Kazakistan, doğu ve güneydoğusunda Kırgızistan ve Tacikistan, güneybatısında Türkmenistan güneyde ise Afganistan ile komşudur.

Bütün Türkistan'ın coğrafî ve kültürel merkezi olan Özbekistan, 27 milyona yaklaşan nüfusu ile bölgenin geleceğini elinde tutmaktadır. Çünkü Orta Asya'nın siyasi istikrarı Özbekistan'a dayanmaktadır. Özbekistan'ın iç istikrarını ise homojen nüfus yapısı sağlamaktadır. Taşkent, Moskova, St. Petersburg ve Kiev'den sonra eski Sovyetler Birliği'nin en gelişmiş dördüncü kentidir. Fergana ise, Orta Asya'nın en çok nüfus yoğunluğuna sahip bölgesidir ve bölgeye geniş alilelerden oluşan aşiretler hakimdir.

Sovyet döneminde olduğu gibi bugün de Özbekistan toprakları idari olarak 12 eyalete ayrılmıştır; Buhara, Navii, Endican, Harezm, Surhanderya, Cizzak, Kaşkaderya, Namangan, Semerkand, Siriderya, Taşkent ve Fergana. Ayrıca ülkede 156 şehir, 104 kasaba ve 1254 tane köy bulunmaktadır.

Özbekistan'da 60'tan fazla etnik grup yaşamaktadır. Cumhuriyet içerisinde Kongrat, Nayman, Kineges, Mangıt, Toyak, Saray, Barın, Üç Uruğ, Bugut, Arlat, Kanglı, Kırk, Bataş ve Karakalpak gibi boylara rastlamak mümkündür.

Özbekistan'ın son belirlemelere göre 21.6 milyon olan nüfusunun %69'unu Özbekler, %9'unu Ruslar, %4.7'sini Tacikler, %4.1'ini Kazaklar, %2.4'ünü Tatarlar, %2.1'ini Karakalpaklar ve %7'sini diğer etnik gruplar oluşturmaktadır.

Kaynak- Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi

Selçuklu İmparatorluğu


Selçuklular, Oğuzların Kınık boyundan gelmektedir. Kınık boyu, 960 yılında Oğuz Yagbu Devleti’nden ayrılarak Seyhun Irmağı kıyısındaki Cend şehrine geldi. Selçuklular burada İslâm dinini benimsediler. 1025 yılında Selçuk Beyin torunları Tuğrul Bey ve Çağrı Bey Kınık boyunun başına geçti.

Tuğrul Bey, 1038 yılında, Nişabur kentinde adına hutbe okutarak hükümdarlığını ilân etti. Selçuklular, 1040 yılında Gaznelilerle yaptıkları Dandanakan Savaşı’nı kazanarak Horasan bölgesini ele geçirdiler. 1043 yılında Rey kentini ele geçirerek devlet merkezi yaptılar. 1048 yılında, Bizans’la yaptıkları ilk savaş olan Pasinler Savaşı’nı kazandılar. Tuğrul Bey, 1055 yılında halifenin daveti üzerine Bağdat’a girerek onu Şiî Büveyhoğullarının baskısından kurtardı. Böylece Selçuklular, İslâm dünyasının koruyucusu ve lideri durumuna geldi.

Tuğrul Beyin ölümünden sonra, tahta 1064 yılında Alparslan geçti. İlk seferini Azerbaycan ve Kafkasya üzerine yapan Alparslan, bu seferle Ani ve Kars kalelerini ele geçirdi ve daha sonra batıya yöneldi. Bu arada Bizans, Türkmen akınlarını önlemek ve Türklerin ilerleyişini durdurmak amacıyla, Rey şehrini almak için harekete geçti. Bizans ve Selçuklu orduları 1071 yılında Malazgirt Ovası’nda karşılaştı. Malazgirt Savaşı’nda Selçuklu ordusu büyük bir zafer kazandı. Malazgirt Savaşı ile Anadolu kapıları Türk boylarına açılmış oldu ve Anadolu’da Türk tarihi başladı.

Alparslan’dan sonra Büyük Selçukluların başına Melikşâh geçti. Melikşâh zamanında devlet en geniş sınırlarına ulaştı. Bu dönemde vezir Nizamülmülk başarılı çalışmalar yaptı. Melikşâh’ın ölümüyle karışıklıklar ve taht kavgaları başladı. Emirlikler ve atabeylikler birer birer bağımsızlıklarını ilân etti. Horasan Selçukluları, Suriye Selçukluları, Kirmân Selçukluları, Irak Selçukluları ve merkezi önce İznik sonra Konya olan Anadolu Selçukluları bağımsızlıklarını ilân ederek kendi devletlerini kurdular. 1141′de Katvan Savaşı’nda Karahitaylara yenilen Büyük Selçuklu Devleti, 1157′de Sultan Sencer’in ölümüyle fiilen sona erdi. Daha sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin dışındaki öteki Selçuklu devletleri de yıkıldı.

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ

Selçuklu Sultanı Melikşah'ın 1092'de vefatından sonra, İran'dan kaçarak gelen Kılıç Arslan, İznik'te merasimle karşılanıp, Anadolu Selçuklu tahtına çıkarıldı.

I. Kılıç Arslan tahta çıkar çıkmaz, devleti yeniden teşkilatlandırdı. Marmara sahillerine yerleşmeye çalışan Bizanslıları bu bölgeden çıkardı. Batıyı emniyete aldıktan sonra doğuya yöneldi ve 1096 yılında Malatya'yı kuşattı. Fakat, bu sırada Haçlıların Batı Anadolu'ya girmesi üzerine, I. Kılıç Arslan kuşatmayı kaldırıp hızla geri döndü.

Türklere karşı Haçlı Seferlerinin ilkini 1096-1099 yılları arasında yapıldı ve I. Kılıç Arslan göğüsledi. Haçlıları, vur-kaç taktiğiyle imha etti. Ancak, İznik elden çıktığı için, Konya’yı başkent yaptı. Bizans imparatoruyla antlaşma imzalayarak, doğu fetihlerine başladı. 1103 senesinde Malatya'yı ele geçirdi. Daha sonra Musul'u da topraklarına kattı.

I. Kılıç Arslan'ın ölümü ve oğlunun esir düşmesi, Anadolu Selçuklularını çok sarstı. Düşmanları bunu fırsat bilerek, ülke topraklarına saldırdı. Bizanslılar, Batı Anadolu sahillerini işgale başladılar. Bu durum karşısında Türkler, İç Anadolu'ya doğru çekilmek zorunda kaldılar. 1110 yılında esaretten kurtulan Şehinşah, Konya'ya gelerek tahta geçti. Şehinşah'ın ve Kayseri emîri Hasan Beyin büyük gayretlerine rağmen, Bizanslılar'ın zulmünden kaçan Batı Anadolu'daki Türklerin, Orta Anadolu yaylalarına çekilmesi durdurulamadı.

1116 yılında Danişmendliler, Sultan Şehinşah'ı tahttan indirip, Şehzade Mesud'u sultan ilan ettiler. Sultan Mesud, Danişmendli tahakkümünden kurtulmaya, Bizanslıları Anadolu'dan atmaya ve birliği sağlamaya çalıştı. 1182 yılında, Batı seferine çıktı. Sonra doğuya seferler düzenledi. Bizanslılar, Türklerin Batı Anadolu'da ilerlemelerini durdurmak için, İmparator Manuel komutasında bir orduyla Konya üzerine yürüdüler. Bu tehlikeli durum üzerine, Sultan Mesud'un oğlu II. Kılıç Arslan, Aksaray'da bir ordu hazırlayarak, Konya önündeki Bizans ordusunun karşısına çıktı. Bizans ordusunu pusu ve taarruzlarla 1145 senesinde ağır bir yenilgiye uğrattı.

Bu sırada İkinci Haçlı Seferiyle Anadolu'ya giren Avrupalılar da Türk kılıçları önünde duramadı. Selçuklu ordusu, Haçlılar karşısında büyük başarılar elde etti. Bu zaferler, istikrar ve yükselme devrini tekrar başlattı. Halka adaletle muamele etmesi sebebiyle, Hıristiyanların bir çoğu, Bizans yerine Türk idaresine bağlandı. Bir çok eser inşa ettiren Sultan Mesud, kırk yıl saltanatta kaldıktan sonra, 1115 senesinde vefat etti. Yerine oğlu II. Kılıç Arslan tahta çıktı. O da babasının yolunda giderek, büyük hamleler yaptı. Anadolu'nun siyasî birliğini kurmaya, ekonomik ve kültürel yükselişini sağlamaya çalıştı. Doğu seferine çıkarak, devletin hudutlarını Fırat nehrine kadar genişletti. Bizanslılar ve yardımcı kuvvetlere karşı, 1176 Miryakefalon (Düzbel/Karamukbeli) Meydan Savaşını kazanarak, Anadolu'yu yurt edinen Türklerin bölgeden atılamayacağını ispatladı. Akıncılarını, Batı Anadolu'nun fethiyle görevlendirdi. 1182 yılında, Uluborlu, Kütahya ve Eskişehir havalileri fethedildi. Denizli ve Antalya kuşatıldı. Danişmend arazisi ve Çukurova zapt edildi.

Kazanılan zafer ve başarılarla siyasî birlik ve sınır emniyeti sağlandı. Ekonomik ve kültürel yükselme başladı. Bir süre sonra II. Kılıç Arslan, mücadeleyle geçen uzun saltanat yıllarındaki yorgunluğu ve ihtiyarlığını mazeret gösterip istirahate çekildi. Sahip olduğu toprakların idaresini onbir oğlu arasında taksim etti. Kendisi Konya'da büyük sultan olarak kaldı. Oğullarının her biri bir vilayette yönetimi ele aldı. Bu sırada Selahaddin Eyyubî'nin Kudüs'ü zaptetmesi, Üçüncü Haçlı Seferinin başlamasına sebep oldu. Anadolu'dan geçmeye çalışan kalabalık Haçlı ordusu, şehzadelerin direnişiyle karşılaştı. Yaptıkları çete harpleriyle Haçlı ordusuna büyük kayıp verdirdiler. Fakat çok kalabalık olan Haçlıların bir kısmı, Filistin'e ulaştı.

II. Kılıç Arslan, 1192 senesinde Konya'da vefat etti. Yerine büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev geçti. Fakat, kardeşleri onun iktidarını kabul etmeyince, aralarında saltanat mücadelesi başladı. Tokat meliki Rükneddin Süleyman Şah, 1196 yılında Konya'yı zaptetti ve saltanatını ilan etti. Birliği sağladıktan sonra Bizans'ı tekrar senelik vergiye bağladı. İç mücadelelerden yararlanarak hudut tecavüzlerine başlayan Ermenileri cezalandırdı. Gürcüler, Saltukluların zayıflamasından istifade ederek, Erzurum'a kadar gelince, Doğu Seferine çıktı. 1201 yılında, Saltuklu Devletine son verdi. Artuklular ve Mengücüklerden aldığı yardımla, Erzurum'dan Gürcistan üzerine sefere çıktı. Sarıkamış yakınlarında, Gürcü-Kıpçak ordusunun baskınına uğradı ve mağlup oldu. Tekrar Gürcistan seferine çıktıysa da, yolda hastalanarak 6 Temmuz 1204 tarihinde vefat etti. Konya'da Künbedhane'ye defnedildi. Yerine oğlu III. Kılıç Arslan geçti. Fakat çok geçmeden Gıyaseddin Keyhüsrev, Türkmen beylerinin davetiyle, küçük yaştaki yeğeni Kılıç Arslan'ın yerine, tekrar Anadolu Selçukluları sultanı oldu.

Gıyaseddin Keyhüsrev, devletin hudutlarını emniyete almak için, Bizanslılar ve Ermenilerle mücadele etti. Dördüncü Haçlı Seferiyle (1204) İstanbul, Latin hakimiyetine girdi. Bizans hanedanı Anadolu'ya kaçıp, İznik ve Trabzon'da iki devlet kurdu. Bizanslılar, Karadeniz kıyılarına yerleşerek ticaret yollarını kapattılar. Gıyaseddin Keyhüsrev, ticaret yolunu açmak için, 1206 yılında sefere çıktı. Bizanslıları bu bölgeden atarak, Karadeniz yolunu açtı. Ertesi sene Akdeniz sahillerine inerek Antalya'yı fethetti. Bu sırada akıncı beyleri, Batı anadolu'da bir çok yeri aldı. Bu fetihler, İznik Bizanslılarını telaşlandırdı. Bizans ordusu ile 1211 senesinde Alaşehir'de yapılan muharebede Selçuklu ordusu büyük zafer kazandı. Savaş bittikten sonra, Gıyaseddin Keyhüsrev, meydanı dolaşırken bir düşman askeri tarafından şehit edildi. Yerine oğlu İzzeddin Keykavus geçti.

İzzeddin Keykavus, saltanatının ilk yıllarında taht mücadelesini halletti. Daha çok iktisadî meselelere, ülkenin imarına ve kültür faaliyetlerine önem verdi. Kervansaray, cami ve medreseler inşa ettirdi. Verem hastalığına yakalanan İzzeddin Keykavus, 1220 yılında Viranşehir'de vefat etti. Sivas'ta yaptırdığı darüşşifanın yanındaki türbesine defnedildi. Yerine kardeşi Alâeddin Keykubad geçti.

Sultan Alâeddin Keykubad zamanı, Anadolu Selçuklularının en kudretli, en müreffeh ve en parlak devri olarak geçti. Anadolu'nun emniyeti içi başta Konya, Kayseri ve Sivas olmak üzere, şehirleri surlarla tahkim ettirdi. Moğol tehlikesine karşı hudutlarda tedbir aldı. 1 Haziran 1237 tarihinde Kayseri'de vefat etti. Yerine İzzeddin Kılıç Arslan'ı veliaht tayin etmesine rağmen, büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev tahta geçti.

Moğol istilasıyla, Anadolu Selçuklu Devleti, 14. yüzyılın başında yıkıldı. Anadolu, Moğol kontrolüne girdiyse de, 14. yüzyıldan sonra bölgede Osmanlı hakimiyeti başlayıp, Haçlıların ve Moğolların açtığı yaraları kapamaya çalıştı.

Kaynak- Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi

Tataristan Özerk Cumhuriyeti


Başşehri Kazan olan Tataristan’ın nüfûsu 3.642.000 olup, yüzölçümü 68.000 km2 dir.

Rusya Federasyonuna bağlı özerk Türk devletidir. Volga Nehri havzasının orta kesiminde. Volga ve Kama nehirlerinin birleştiği noktada yer alır.

Sovyet Sosyalist Cumhûriyetler Birliğinin dağılmasından sonra, 1992 de Tataristan’da tam siyâsî bağımsızlığını îlân etti ancak Rusya Parlamentosu buna ret cevâbı verdi. Bu bağımsızlık halen Ülkemiz dahil hiçbir devlet tarafından tanınmamıştır.

Rusların büyük propagandalarına ve din düşmanlığına rağmen, Tatarlar İslâmiyeti en iyi şekilde koruyan ve ilâhiyat eğitiminde en ileri olan bir cumhûriyettir.

Tataristan tarım ve sanâyi ülkesidir. Ülkenin en büyük tabii zenginliği petrol ve doğal gazdır. Ülkede tarım faaliyetleri eski Sovyetler Birliğinin diğer bölümlerinde olduğu gibi devlet çiftliği (Sovhoz) ve kollektif çiftlik (Kolhoz) ler tarafından yürütülür. Başlıca tarım ürünleri çavdar, buğday, mısır, bunak, keten, şekerpancarıdır. Ayrıca sebzecilik ve meyvecilikle, hayvancılık ve buna bağlı olarak mandıracılık gelişmiştir.

Tataristanda ulaşımda nehirlerden faydalanılır. Irmak limanlarıyla Moskova ve Volga havzasının diğer şehirlere düzenli yolcu taşımacılığı yapılır. Demiryolu ulaşımı fazla gelişmemiştir. Ülkenin kuzeybatı ve güneydoğu ucundan Moskova ve Urallara uzanan iki ana hat geçer. Birçok merkeze karayolu bağlantısı vardır.

Kaynak-TTK

Timur İmparatorluğu (Timuriyân)


Emir Timur, 1370-1405 yılları arasında yaptığı seferlerle, Harzem, Doğu Türkistan, İran, Azerbaycan, Hindistan Delhi Sultanlığı, Irak, Suriye, Altın Ordu Hanlığı ve Osmanlı Devleti’nin de içinde bulunduğu muazzam büyüklükteki topraklara hâkim olmuştur. Onun fetihleri, sonuçları açısından, Türk Tarihini derinden etkilemiştir.

Timur’un Türkistan’a hâkim olması aynı zamanda Özbek, Kazak ve Türkmenlerin günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır. 1398/99′da Hindistan Delhi Sultanlığına düzenlediği sefer de bölgedeki siyasî ve kültürel yapının değişmesine sebep olmuştur. Ancak Timur’un 1402 Ankara Savaşı ile Yıldırım Bayezıd’ı yenip, Anadolu’yu ele geçirmesi, Osmanlı tarihinde unutulmaz bir yer tutar. Bu olayla, Anadolu’daki Türk birliği sarsılmış, beylikler yeniden canlanmış ve “Fetret Devri” dediğimiz taht mücadelelerinin başlamasına neden olmuştur.

Ülkesindeki karışıklıklar sebebiyle Anadolu’da fazla kalamayan Timur, Çin seferine giderken yolda hastalanarak ölmüştür (1405). Timur’un ölümünden hemen sonra devlet oğlu ve torunları arasında paylaşılmıştır. Buna göre; Torunu Muhammed başkent Semerkant’ ta tahta çıkarken, diğer torunları Pir Muhammed ile İskender İran’ da, 3. oğlu Miranşah Bağdat ve Azerbaycan’da, en küçük oğlu Şahruh ise Horasan’da yerleşmişlerdir.

Kaynak- Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi

1 Eylül 2009 Salı

Tuva Özerk Cumhuriyeti


Başkenti Kızıl'dır, yüzölçümü 170.000 km ve nüfusu 308.557'dir.

Tuva'lar Kırgızlar'ın doğusunda, Baykal Gölünün güneyinde ve Uygurlar'ın kuzeyinde bulunmaktadır. Bugün de Tuvalar buralarda oturmaktadırlar ve buraya da Tannu-Tuva denilmektedir. Tuva Yukarı Yenisey Irmağı havzasında yer alır.

Tuva Cumhuriyeti, 1914'te Ruslar tarafından işgal edilmiş ancak 1921'de Cumhuriyet olarak bağımsızlığını kazanarak, Tannu Tuva Halk Cumhuriyeti adını almıştır. 1926'da ise adı Tuva Halk Cumhuriyeti'ne dönüşmüştür. Ülke 17 Ağustos 1944'te yeniden Ruslar tarafından işgal olunmuştur. Önceleri özerk bölge olarak, 1965'ten itibaren de özerk cumhuriyet olarak yerini almıştır.

Halen Rusya'ya bağlı özerk cumhuriyettir.

Kaynak- Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi

Türkmeneli


Türkmeneli, Irak sınırları içinde, Türkiye-Suriye-Irak sınırının kesiştiği noktadan başlayarak kuzeybatı-güneydoğu istikametindeki bir yayı içine alır. Sırasıyla Telafer, Musul, Erbil, Altunköprü, Kerkük, Tazehurmatu, Tuzhurmatu, Kifri, Karatepe, Hanekin, Diyala, Mendeli ve Bedre'yi kapsayarak, Bağdat'ın güneydoğusunda, Îran sınırında sonlanır.

Irak'ı bu eksende bölen hat, ve Irak Türklerinin bulunduğu yer, aynı zamanda kuzeydeki dağlık Kürt bölgesi ile güneydeki çöllük Arap bölgesini birbirinden bir tampon bölge misali ayırır.

Kaynak- Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi