25 Haziran 2011 Cumartesi

AYŞE NİNE


1915 yılının Mart ayı başlarında 11. Tümen Balıkesir'den Çanakkale'ye kaydırılıyordu. Tümenin yolu, Havran-Edremit-Ezine'den geçiyordu. Yürüyüş esnasında 33. Alay Havran'da konaklayacaktı. Alay ve Tabur emir subaylarıyla birkaç eri kapsayan ön heyet, alaydan birkaç saat önce Havran'a vardı. Burası, insanıyla her şeyiyle şirin kentti. Subaylar, kasabanın ileri gelenleriyle karşılaştılar. Nihayet Alay emir subayı, konaklama fikrini ortaya attı.
Ne kadar acelecisiniz, diyen Muhtar sordu:

 -Mevcudunuz ne kadardır?

Emir subayı:

 -Üç bine yakın.

Muhtar tekrar sordu:

-Âlâ. Kaç hayvanınız var?

 -l 50 kadar.

-Subayınız ne kadar?

-50 tutar.

Gönül rahatlığına kavuşan Muhtar söze koyuldu:

-Ne merak ediyorsunuz? Biz de öyle hesaplamıştık. 40 koyun kesildi, kızaracak. Pilav, 5 kazanda pişiyor. 4 ahır boşaltıldı, temizlendi. Erlerle subayların yerleri de hazır. Köyde ne bulaşıcı hastalık var, ne de hayvan hastalığı. Başka isteğiniz var mı?

Birlik geldi. Yerleştirildi. Erler ağırlandı. Subaylara da topluca akşam yemeği verildi. Yemek sonunda Birinci Tabur Emir Subayı Teğmen Şükrü izin aldı. Taburun yerleşme durumunu, son kez görmek için dolaşmaya çıktı. Açıkta kalan oldu mu diye.

Köy meydanına geldiğinde yaşlı, yalnız yaşlı değil iki büklüm olmuş bir ninenin, bur elinde dayandığı değnek, ötekinde feneriyle sendeleyerek yürümekte olduğunu gördü. Belki bir yardımım olabilir diye sordu:

-Nine ne dolaşıyorsun? Geç vakit ne arıyorsun?

İhtiyar durdu. Emir subayının yüzüne doğru fenerini yaklaştırdı. Karşılık verdi:

-Evlatlarımı arıyorum. Teğmen tekrar sordu:

-Hangi evlatlarını?

Nine, umuda düşmüştü, karşısında bir asker vardı. Titrek bir sesle anlattı.

-Hangi evlâtlarım olacak? Bana da 9 er gelecekti. Bekledim. Hâlâ gelmediler. Kaygıya düştüm. Açıkta mı kaldılar, diye. Onları arıyorum. Oğul, bari sen bul.

Teğmen ihtiyarın, ince konukseverlik duygusu karşısında eğildi; kimsenin dışarıda, açıkta kalmadığını anlattı. Ama kadına hüzün çökmüştü. Teğmen bir çare buldu. Tabur karargâhında daha uyumamış birkaç er kaldırdı ve asker de olan torunları yerine ninenin, burcu burcu yurt kokan evinde barındırıldı.

Dedesi ve ninesi böyle düşünen bir milleti, esir edemezsiniz. Yabancılara çarpıcı gelen de Ayşe ninenin içindeki cevher idi.

Kaynak-Türkiye Cumhuriyeti Tarihi