14 Aralık 2013 Cumartesi
Men Leşkerem, Sen Serdarsen!
“Yıl 1934, İran Şehinşahı Rıza Şah Pehlevi Atatürk’ün misafiriydi. Ilık bir bahar günü okul koridorlarında şimşek gibi bir haber yayıldı. Şimşek gibi diyorum, gerçekten hepimiz bir anda elektriklenmiştik.
-‘Atatürk geliyor.’
İzmir Öğretmen Okulu, kendi tarihi için önemli bir ziyarete kendini, hazırlarken, biz bir alay çocuk onu yakından görebilmek imkânının verdiği sevinçle sarhoşuz. İzciler, siviller pırıl pırıl… Öğle vakti… Yemek zili boşuna çalıyor. Caddeden, kırk basamağın ucundaki giriş kapısına kadar bütün merdiveni dolduruyoruz. Ben tam kapı ağzında nöbetteyim.
Ta uzaklardan kopup gelen ‘yaşa’ larla alkışlar, yüreğimizi ağzımıza getiriyor.
İşte karşıdalar… Hazırol vaziyette heyecandan donmuş bire heykeliz sanki… Yalnız, yaşadığımızı hissettiren kalbimiz ve onun onunla birlikte yürüyen bakışlarımızda hareket var.
Tam yanıbaşımda, kapıdan bir adım gerileyerek o dünyaya bedel nezaketiyle misafirine yol gösteriyor:
-‘Buyrun’
Merdivenden gülümseyerek çıkan İran Şehinşahı Rıza Şah Pehlevi birden ciddileşerek sağ elini yukarıya kaldırdı ve:
-‘Yok’ dedi, ‘Men leşkerem, sen Serdarsen.’
Atatürk, çaresiz önden yürüdü.”
Kaynak: Atatürk’ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009