9 Eylül 2016 Cuma

ATATÜRK’ÜN TUTTUĞU NÖBET


Erzincan’a geldik. Orada da halk bizi alkışlar ve “Yaşa, varol !” sesleri ile pek içten karşıladı. Ordudan ayrıldığı halde halkın böyle içten gelen güven ve sevgisi Ata’yı çok memnun ediyordu. Bir gece Erzincan’da kalıp ertesi gün Suşehri’ne doğru yola çıkıldı. Fakat Suşehri’ne varmadan, yolda Atatürk’ün arabası bozuldu. Araba tamiri ile uğraşırken ortalık iyice karardı.  Atatürk bu durumda yola çıkmamızın tehlikeli olduğunu, geceyi ormanda geçirmemiz gerektiğini söyledi. Karanlıkta yolu kaybetmekten korkuyorduk. Çünkü o zamanlar yolları hemen hepsi birbirine benzeyen köy yollarıydı, rastladığımız köylülere sorarak tozlu köy yollarından sürüp gidiyorduk. Ayrıca dağlarda kol gezen eşkıyanın baskınına uğramak da söz konusu idi. Ormanda bir şeyler yedikten sonra, Atatürk konaklamak için plân yaptılar. Plâna göre her iki saatte değişmek üzere ikişer kişilik nöbet tutulacaktı. Nöbet yerlerini bizzat kendileri tayin ettiler. Bütün ısrarlarımıza karşın kendilerini de sabaha karşı saat 3-5 arasında Dr. Yüzbaşı Refik Bey’le beraber nöbete koydular. Böylece herkes ve Atatürk nöbetini tutmuş, elde silâh sabahı etmiştik.

Güneş doğarken uyandığımızda Atatürk ve Refik Bey’in nöbet yerlerinde nöbetlerini tuttuklarını gördük. Ufak bir kahvaltıdan sonra, Suşehri’ne doğru hareket edildi.

Kaynak:( Prof. Dr. Yurdakul Yurdakul, Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış Anılar, Sayfa 72- 73)