Bir ramazan günü Atatürk beni huzuruna davet etti. Sure–i Yusuf'tan bir sahife okumamı söyledi ve okudum. Atatürk derin bir müşahedeye vardı. Pek sevdiği Süleyman Çelebi'nin mevlidinin Veladet Bahri bölümünü okumamı söyledi. Okudum. Çok mütehassis oldular.
Ramazanlarda bir ay müddetle Hacı Bayram-ı Velî ve Zincirlikuyu Camilerinde şehitlerimizin ruhlarına Hatm-i Şerif okumamı emrederlerdi.
Büyük Atatürk birçok vesilelerle şöyle demiştir: ‘Mukaddes mihrabı, cehlin elinden alıp ehlinin eline vermek zamanı gelmiştir.' Camileri ibadet için olduğu kadar, düşünmek, meşveret etmek için de birer mukaddes yer olarak telâkki ederdi.
Peygamber Efendimizden büyük takdirle bahsederlerdi. ‘Hazret-i Peygamberin zaman-ı saadetlerinde' diye saygı kelimeleri kullanırlardı.
İran Şahı Pehlevi, ziyarete gelmişlerdi. Beni huzurlarına çağırdılar. Şah Hazretlerine ‘Benim Hafızımdır' diye takdim ettiler ve yanlarına oturttular. Şah Hazretlerine Kerbela şehâdetine ait bir mersiye okuyunuz' dediler. Mersiyeyi Isfahan makamında okudum…”
Şükrü Naili (Gökberk) Paşa vefat etmişti. Bu haberi duyar duymaz çok üzüldüler. Kabrinin başında bir Yâsin okumamı istediler. mevlit okunurken "Göklere çıktı Mustafa" denildiğinde gözlerinden yaşlar süzülürdü.
Kaynak: Hafız Yaşar Okur anılarından alıntıdır.