13 Eylül 1924 tarihinde Erzurum’un Pasinler ilçesinde 6.9 kuvvetinde meydana gelen depremde 310 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Hamidiye kruvazörü ile Trabzon'a gitmek üzere Karadeniz'de olan Mustafa Kemal, bu deprem felaketi nedeniyle eşi Latife Hanım ile birlikte yolculuğunu Trabzon’dan Erzurum’a kadar uzatarak felaketin yaralarının sarılması için bizzat ilgilenecektir.
Cumhurbaşkanı Hazretleri 30 Eylül 1924 Salı günü saat 17.00’de Erzurum’a ulaştılar. Erzurumlular, Milli Mücadelenin ilk günlerinde tanıyıp, bağırlarına bastığı büyük hemşehrileri Gazi Paşalarını Erzurum’a üç saat mesafede bulunan Ilıca’da karşıladılar. Ilıca’dan-Erzurum’a kadar bütün yollarda Erzurum halkı, çevre kasaba ve köylerden gelen atlı ve yayan binlerce Erzurumlu, dernekler, heyetler, temsilciler, askerler, içten gösterilerle Gazi’yi aralarına aldılar. “Çok Yaşa” sesleriyle selamladılar.
Gazi Paşa, halkla beraber yürüyerek İstanbul kapısına geldi. Burada özel olarak hazırlanan arabaya bindiler. Arabanın iki yanında subaylar, atlılar, öğrenciler olduğu halde kalabalık bir halk grubu halinde olağanüstü bir törenle Hükümet Konağı’na gelindi. Kısa bir dinlenmeden sonra, Erzurum’da yeni yapılan caddenin açılış töreni için hazırlıklar yapıldı. Caddenin, Gazi Paşa tarafından, bu gazi hatırası olarak kendi onuruna ve adına açılışının izlenmesi için hareket edildi. Tören yerine gelindiğinde, belediye başkanı caddenin adının (Gazi Kemal Caddesi) konması hakkında halkın arzusunu Cumhurbaşkanına arz etti. Cumhurbaşkanı caddeye (Cumhuriyet Caddesi) adının konmasının daha uygun olacağını, çünkü “Ebedi olan ve ebedi kalacak olan Cumhuriyettir” dedi. Caddenin açılışı yapıldı. Cumhurbaşkanının arzusu yerine getirilerek adı (Cumhuriyet Caddesi) oldu
Akşam belediyede yapılan toplantıda, Erzurumlular adına “Erkek Öğretmen Okulu” Müdürü Cemal Bey bir konuşma yaptı. Gazi Paşa Hazretleri halk adına yapılan konuşmaya cevap olarak, hazır bulunanlar üzerinde büyük etkiler bırakan aşağıdaki konuşmasını yaptılar:
“Arkadaşlar!
Erzurum’a öyle bir zamanda gelmek istiyordum ki, cumhuriyetin bayındırlık ve refah alanında üstlendiği görevler, burada beklediğimiz eserler baştanbaşa gerçekleşmiş olsun. Merkezde, bu amaçla çalışıyorduk. Böyle bir sonucun ortaya çıkmasının sebeplerini hazırlamakla uğraşıyorduk. Fakat son günlerin felâketi her türlü düşünceyi ortadan kaldırdı. Felâkete dair aldığım haberlerden son derece üzülmüş olarak, derhal bölgeye hareket ettim. Biliyorsunuzdur ki, Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında büyük bir gezi yapmak için yola çıkmıştım. Fakat Trabzon’da o üzücü haberi alır almaz, buraya koşmak, burada felâkete uğrayanlarla dertleri paylaşmak en büyük isteğim oldu. Depremin bu bölgede yaptığı yıkımdan içim kan ağlıyor.
Efendiler!
Kuşkunuz olmasın ki, Erzurum’daki depremden üzüntülü olan bütün bir millettir. Bütün Türk Dünyası’nın kalbi, tıpkı benim acılarımla atmaktadır. Toplumun bu üzüntüye yalnız manevi ilgiyle kalmayacağı; ortaya çıkan felâketi azaltmak için maddi olarak da yardım görevini yapacağı kesindir.
Arkadaşlar!
Hükümetimizin Erzurum felâketiyle, felâkete uğrayanlarla çok yakından ilgili olduğunu, yalnız resmi görevi gereği değil, insani, vicdani duygularla acıları hafifletmek için en etkin önlemleri almaya çalışacağını önemle belirtirim. Benim buraya gelişim, aynı zamanda hükümetin de gereken bilgiyi almasında ayrıca zaman kazandıracaktır. Mümkün olan her şey yapılacak; durumu düzeltmeye çare bulunacaktır. Bu felâkete uğrayanlara, hükümetin acele yardımı kuşkusuzdur. Buraya gelmekliğim, felakete uğrayanların durumlarını yerinde doğrudan inceleyerek bulabileceğim önlemleri, hükümet merkezine (Ankara) bildirmek hususunda yararlı olacaktır.”
Cumhurbaşkanı 1 Ekim 1924 Çarşamba günü saat 08.00’de beraberindeki vali, kolordu kumandanı, geziye katılan arkadaşlarıyla birlikte Erzurum’dan hareket ettiler ve zelzeleden en çok zarar gören mahalle ve bölgeleri gezdiler. Gazi Paşa, özellikle zelzele felaketine uğramış vatandaşlarla ilgilendiler.
Erzurum valisi Zihni Bey’in başkanlığında kurulan “Zelzele Felaketine Uğrayanlara Yardım Komisyonu’nun toplantısına katılan Cumhurbaşkanı gerekli bilgileri aldıktan sonra konu ile ilgili gelişmelerde bulundular. Bu toplantıya, askeri yardımlar için Kolordu ve Müstahkem Mevki Kumandanları da katıldı.
Zelzele felaketine uğrayanlar için Gazi Paşa Hazretleri on bin, Latife Gazi Mustafa Kemal Hanımefendi on bin lira bağışta bulundular. Gezide beraberinde bulunan Yozgat Milletvekili Hamdullah Suphi, Gaziantep Milletvekili Kılıç Ali, Rize Milletvekili Rauf Beyler üçer yüz lira, Başyaver Rusuhi, Muhafız Kıtası Kumandanı İsmail Hakkı Beyler yüzer, Yaver Muzaffer ve Özel kalem Kâtibi Memduh Beyler ellişer lira yardımda bulundular.
Cumhurbaşkanı Hazretleri 2 Ekim 1924 Perşembe günü saat 08.00’de beraberindeki heyetle, zelzeleden en çok zarar gören Pasinler ilçe merkez ve köylerini ziyaret ettiler. Burada kaymakam ve ilgililerden, felakete uğrayan vatandaşlardan bilgi aldılar.
Saat 10.00’da Hasankale’ye geldiler. Burada halk olağanüstü gösterilerle Gazi Paşa’yı karşıladı. Hasankale harabe haline gelmiş sokaklarına, binalarına kadar bayrakla donatılmıştı. Şehrin girişine bir “Tak” yapılmış ve üzerine “Hoş geldiniz Gazi paşamız-Acılarımız dindi-Çok yaşa” yazılmıştı. Bu görülmedik içten, sıcak karşılama ve bağlılık herkesi etkiledi. Acılar yok olmuştu. Ümit doğmuştu.
Hasankale ilçesi adına “Hasankale Erkek Numune Okulu”ndan bir öğrenci içten bir konuşma yaptı. Sözlerine şu cümlelerle başladı.
- “Safa geldiniz ey yüce kurtarıcımız, Gazi Paşamız…”
Cumhurbaşkanı burada zelzelenin sebep olduğu hasar ve zararlar hakkında bilgi aldı. Acele olarak, kış gelmeden önce alınacak önlemler hakkında ve yatırımlarla ilgili olarak yetkililerle, halkla görüşmelerde bulundular. Hasankale’den Köprüköy, Yağan, Emrekum, Merdiven, Kumasor, Dölek köylerine gidildi. Bütün bu köyler yok olmuş durumdaydı. Acı bir manzara tüm yürekleri parçalamıştı. Köylülerle Gazi’nin harabeler arasında dertleşmeleri içten duygularla bir baba-oğul gibi kucaklaşmaları, sigara içip söyleşileri çok hazin oldu.
Köylüler bu büyük felaketi Cumhurbaşkanını aralarında görmekle unuttuklarını, teselli bulduklarını, her türlü elem ve acıya dayanmak gücüne kavuştuklarını gözyaşları içinde Gazi Paşalarına sarılarak, ellerini öperek anlatıyorlardı.
Gazi Paşa bu sıcak ve gönülden davranan köylülere;
- “Dertlerinizi dinleyip, durumu anladıktan sonra maddeten ne gibi yardımlarda bulunulabileceğini, hükümetçe yapılacak görüşmelerde ihtiyaçları tespit etmek istediğini” açıkladı. Bu konuda köylülerle uzun uzun görüşmeler yapıldı. Akşam Erzurum’a dönüldü.
Cumhurbaşkanı ve beraberindeki heyet, 4 Ekim 1924 Cumartesi günü saat 11.00’de Sarıkamış’a gitmek üzere Erzurum’dan hareket ettiler, yedi saat süren bir yolculuktan sonra Sarıkamış’a vardılar. Bu yolculuktaki halk ve köylülerin gösterdiği sevgi ve bağlılıkları, güven ve ümitleri çok heyecanlıydı ve olağanüstü sahnelerle dolu idi.
Gazi Hazretleri yolda zelzeleden zarar ve hasara uğrayan her köye, yerleşim yerine giderek, oradaki köylülerle, halkla görüşmüş, ihtiyaçlarını sormuş, yapılacaklar hakkında açıklamalarda bulunmuştu. Her yerde aldığı cevap aynıydı. Coşku, sevgi içinde köylüler.
- “Üzülmeyiniz Paşam, Cumhuriyet hükümetimiz var olsun, kurtarıcımız sağ olsun, biz hiçbir şey istemeyiz, onların sayesinde biz bu köyleri altından yaparız…”
Tamamı yıkılmış Zanzak Köyü’nde duruldu. Bu sırada köylülerden birisi koşarak, danasını yakaladı. Büyük bir heyecanla danayı kesmek, Paşasına kurban etmek için yatırmıştı.
- “Allaha yemin ettim, ben fakirim, fakat Gazi Paşamı gördüm muradıma erdim, bugün zengin oldum.” sözleriyle duygularını ifade ediyordu. Bütün bu heyecanlı gösteriler, enkaz arasında, yıkıntılar içinde, barınacak yer, yiyecek ekmek ve giyecek elbiselerden yoksun, felakete uğramış köylülerden geliyordu. Coşku, acı, şaşkınlık, onur, kıvanç ve güven bütün heyeti sarmıştı.
Gazi Paşa Hazretlerinin Sarıkamış’a gelişleri tren, fabrika düdükleri ve top sesleriyle karşılandı. Bütün Sarıkamış halkı, çevreden gelen halkın büyük gösterileriyle olağanüstü bir karşılama töreni durumunu aldı. Bütün dudaklardan “Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Cumhurbaşkanımız” sesleri duyuldu.
Gazi Hazretleri kendilerini selamlayan piyade ve topçu birliklerinin ve bunların sonunda aynı düzen içinde yer almış halkın, öğrencilerin önünden geçerken;
- “Nasılsınız, iyi misiniz?” şeklinde sesleniyor,
Asker ve sivil hep bir ağızdan;
-“Sağol-Yaşa” bağırışlarıyla cevaplanıyordu.
Gece Sarıkamış’ta bir bayram şenliği başladı. Fener alayları, havai fişek gösterileri yapıldı. Halk sabaha kadar yollarda gösterilerine devam etti.
Cumhurbaşkanı ve beraberindekiler 5 Ekim 1924 Pazar gününü Sarıkamış’ta geçirdiler ve incelemede bulundular. Sarıkamış’tan zelzele bölgesine gereken kerestenin bu bölgede hazırlanıp, gönderilmesi konusunu inceledi. Bütün birliklerin bu konuda gönüllü hizmetlere hazır olduklarını gördü.
Cumhurbaşkanı ve konuklar, 6 Ekim 1924 Pazartesi günü sabahı trenle Kars’a hareket ettiler. Sarıkamış’tan ayrılışta özellikle Sarıkamış hanımları genç, yaşlı, memur, asker, köylü eşleri çok parlak bir uğurlama töreni yaptılar. Latife Gazi Mustafa Kemal, bütün gönülleri içtenlikle fethetmişti.
Saat 12.30’da Kars’a gelindi. Tren istasyonunda çok coşkulu bir karşılama töreni yapıldı. Gazi Paşa Hazretleri’ne istasyonda ayrılan binaya gelinceye kadar yolun iki tarafına dizilen öğrenciler, kadın erkek bütün Kars halkı, köylerden süslü arabalarıyla koşup gelen çiftçiler coşku dolu gösteriler ve alkışlarla büyük kurtarıcılarını selamladılar. Kızılçakçak, Kağızman ve Ardahan’dan heyetler karşılama törenine gelmişlerdi.
Cumhurbaşkanı önce vilayeti, belediyeyi, Halk Partisi’ni, Türk Ocağı’nı, “Kız İlkokulu”nu ziyaret etti. Vilayette gelen heyetleri kabul ettiler. Kumandanlıkta garnizondaki subaylarla tanıştılar. İlgililerden zelzele hakkında bilgiler aldılar. Nelerin yapılması gerektiği konusunda emirler verdiler. Türk Ocağı’nda onurlarına düzenlenen milli oyunlar gösterilerine katıldılar. Burada halk ve öğrenciler adına konuşmalar yapıldı. “Kars Numune Okulu”ndan bir genç, çok anlamlı ve coşku dolu bir konuşma ile bütün duyguları ve ümitleri dile getirdi. Genç diyor ki:
- “O meşum kara günlerin ve kara kuvvetlerin, bugünkü halk ve hükümetinde ve biz Türkleri sonsuz mutluluğa eriştiren Cumhuriyet devrinde, artık yeri yoktur ve olmayacaktır..”
Kars’ta dokuz saat kalındı. Gazi için burada en önemli konu, 40 yıldır anavatandan ayrı kalan Kars’ın en önemli ve acil ihtiyacı milli eğitimdi. Bu hususta gereken emirleri verdi. 6/7 Ekim 1924 gece yarısından sonra trenle Sarıkamış’a dönüldü. Gezileri, emirleri, görüşleriyle ilgili bilgileri aşağıdaki şifreli/telgrafla Başbakan İsmet Paşa’ya gönderdi.
BELGE
Başbakan İsmet Paşa Hazretleri’ne
(Şifre)
“6.10.1924 sabah trenle Sarıkamış’tan Kars’a gittik. Kars’ta bütün halk, köylerden arabalarıyla gelen çiftçiler ve garnizondaki subay aileleri tarafından, çok içten gösterilerde bulunuldu.
Kars vilayeti ilçeleri ve Ardahan vilayeti, davet ve saygılarını sunmak için Kars’a özel heyetler göndermişlerdi. Bütün sınır vilayetlerimizi görmeğe zamanım uygun olmadığından çok üzgünüm. Kars’ta hükümet, Ticaret Odası, Belediye, Halk Partisi, Türk Ocağı ve Kız Okulu’nu ziyaret ettim. Genel olarak gördüklerimden memnunum. Özellikle Türk Ocağı’nda yoğun bir gençlik, çok büyük bir ilgi gösterdi. Duygulu anlar yaşandı. Anavatana yeni katılmış olmalarından ve özel durumları nedeniyle hükümetçe bu bölgeye fazla bir ilgi göstermek gerekmektedir. Buralarda anlayışlı, duyarlı, girişken ve yerel ihtiyaç ve gereklerini takdir ve karşılamaya güçlü bir idare merkezi kurulmasına zorunluluk vardır. Şimdiye kadar Kars’ta çoğunluğu vekil olmak üzere dokuz vali gelip, geçmiş.
Kars’ta yaptığım incelemeye göre, on üç ev yıkılmış ve (85) insan açıkta kalmıştır. Kısmen zedelenmiş evler de vardır. Hükümetçe ayrılan iki bin liranın harcanmasından sonra gerekirse, Erzurum Zelzele Felaketzedeleri Komisyonuna da yardım önereceğim.
Bugün (7.10.1924) Sarıkamış’ta kalarak, kereste kesim ve ulaştırma ve birlikler hakkında kumandanlarla görüşeceğim ve yarın 8.10.1924 Erzurum’a hareket edeceğim efendim.” (7.10.1924)
Cumhurbaşkanı Gazi M. Kemal
Kaynak: Ertuğrul Zekai Ökte. Mustafa Kemal Atatürk’ün Yurtiçi Gezileri 1922-1938 Tarihi Araştırmalar Vakfı İstanbul 2000 Cilt 1 S.295-303