Eski Anadolu Türkçe’si 13, 14 ve 15. asırlardaki Türkçe’dir. Batı
Türkçesinin ilk devrini teşkil eden bu Eski Anadolu Türkçe’si bilhassa Türkçe
bakımından kendisinden sonraki iki devreden çok farklıdır. Bu devreye Batı
Türkçesinin bir oluş, bir kuruluş devresi olarak bakmak yerinde olur. Batı
Türkçesini Eski Türkçe’ye bağlayan birçok bağlar bu devrede henüz kendisini
iyice hissettirmektedir. Bu devreden sonraki Türkçe’de gördüğümüz birçok yeni
şekiller bu devrede henüz Eski Türkçedeki eski şekillerinin izlerini
taşımaktadırlar.
Eski Anadolu Türkçe’si
bir taraftan böylece Eski Türkçe’nin izlerini taşırken diğer taraftan köklerde
ve eklerde bazı ses ve şekil ayrılıkları göstermek suretiyle Osmanlıca ve
Türkiye Türkçe’sinden biraz farklı bir durum arzeder. Öyle ki Batı Türkçe’si
içinde Türkçe bakımından mevcut başlıca değişiklikler bu devre ile bundan
sonraki iki devre arasındaki değişikliklerdir. Yani Batı Türkçesini yalnız
Türkçe bakımından devrelere ayırırsak Eski Anadolu Türkçe’si ve Osmanlıca -
Türkiye Türkçe’si diye ikiye ayırmamız icap eder. Osmanlıca ile Türkiye
Türkçe’si arasında Türkçe bakımından, Eski Anadolu Türkçe’sinden Osmanlıcanın
ilk devirlerine taşan bir kaç şekil dışında, bariz bir ayrılık yoktur.
Eski Anadolu Türkçe’si
yabancı unsurlar bakımından denilebilir ki Batı Türkçesinin en temiz devridir.
Bu devirde Türkçe’ye Arapça ve Farsça unsurlar girmeğe başlamıştır. Fakat bu
unsurlar kesifliğini yavaş yavaş arttırmış ve ancak devrenin sonlarında geniş
bir istilâ başlangıcı hâlini alarak Osmanlıcanın doğuşunu hazırlamıştır. Eski
Anadolu metinlerinde görülen Arapça ve Farsça kelimeler henüz çok fazla
olmadığı gibi devrenin sonlarına doğru artan terkipler de henüz açık ve basit
bir durumdadır. Yabancı unsurlar bakımından bu devirde manzum ve mensur
metinler arasında da oldukça fark vardır.
Gittikçe artan yabancı
kelime ve terkipler daha çok nazım dilinde görülür. Nesir dili ise çok temiz ve
duru bir Türkçe olarak devrenin sonunda bile Arapça ve Farsça kelimeler ve
bilhassa terkiplerden mümkün olduğu kadar uzak kalmıştır. 15. asrın ortalarına
doğru ikinci Murat devrinde geniş bir kültür hamlesinin ifadesi olarak meydana
getirilen telif ve tercüme pek çok Türkçe eserin dili bunu açıkça
göstermektedir. Nazım dilinde ise, şiirin Fars taklitçiliği üzerine kurulması
ve vezin, şekil zaruretleri yüzünden duruluk çok muhafaza edilememiş ve
Türkçe’deki gelişmeler bakımından devre daha bitmeden, 15. asırda, basit de
olsa terkipler ve yabancı kelimeler adam akıllı çoğalmış ve Türkçe’yi
sarmıştır. Bu yüzden asrın ikinci yarısı Osmanlıcanın temelini atan, onun
başlangıcını teşkil eden bir devir olmuş, Eski Anadolu Türkçe’si Türkçe
hususiyetleri bakımından devrini ancak Osmanlıcanın başlarında tamamlamıştır.
Eski Anadolu Türkçesinin
cümle yapısı ise Türkçe’nin başlangıçtan bugüne kadar hep ayni kalan normal
cümle yapısı dışına çıkmamıştır. Gerek nesirde, gerek şiirde Türk cümlesi bu
devirde normal, sade, anlaşılan, unsurları yerli yerinde ve doğru cümle olarak
kalmış, tercüme sadakati yüzünden nadir olarak kırıldığı yerler dışında,
umumiyetle sağlam yapısını muhafaza ederek Osmanlıca devrine girmiştir.
Kaynak-TDK