15 Eylül 2015 Salı

ÖĞRETMENLERE SAYGI DUYMAYA MECBURUZ

Atatürk’ün manevi kızları, Sabiha, Rukiye ve Zehra Çankaya'da köşkün bahçesindeki ilkokula giderler, akşamları Atatürk’ün yaptığı sınavlarda üçü de hiçbir soruya doğru yanıt veremez. Atatürk yaptığı kısa araştırmada, derste sıkılan kızları bahçeye oynamaya çıkaran öğretmenin buna neden olduğunu anlar, okulun öğretmenini değiştirir. Yeni öğretmen disiplinlidir, ders ve ödevler hiç bitmez. Kızlar her ne kadar akşamları Atatürk’ün yaptığı sınavlarda artık tüm soruları biliyor olsalar da mutlu değillerdir ve eski öğretmenlerinin, onunla birlikte de rahat öğrencilik günlerinin geri gelmesini isterler. En sonunda Sabiha ve Zehra, öğretmenlerine isyan bayrağı açar, hiçbir ödevi artık yapmayacaklarını söylerler. Ancak öğretmenleri;

-"Bu millet sizi okutabilmek için nelere katlanıyor biliyor musunuz? Şunlara bakın hele! Savaş görmüş bir milletin çocuklarına benziyorlar mı? Derhal okulu terk edeceksiniz. Ve bir daha da buraya ayak basmayacaksınız"diyerek kızları okuldan kovar.

Kızlar iki gözleri iki çeşme Atatürk’ün yanına gelir ve yaşadıklarını anlatırlar. Atatürk;

-"Çok fena bir şey yapmışsınız! Bu hareketinizi hiçbir zaman affetmeyeceğim. Öğretmene karşı gelinmeyeceğini, gelinemeyeceğini öğrenmelisiniz!" sözleri ile kızlarını payladıktan sonra yaverine döner:

-“Şimdi hemen okula git. Öğretmenlerine tarafımdan teşekkür et. Bize kendisi gibi gerçek eğitimcilerin lazım olduğunu söyle, kızları da birlikte götür. Öğretmenlerinin ellerini öperek af dilesinler. Lütfen derslere aynı tempo ve ciddiyetle devam etsin. Öğretmenlik kutsal bir meslektir. Bu meslek sahiplerine saygı duymaya mecburuz. Kim olursak olalım mecburuz” der.