4 Şubat 2017 Cumartesi

BUNU BENDEN KİMSE ALAMAZ


Sivas Kongresi için Tokat’tan Sivas’a gidiliyordu. Otomobiller Sivas’a doğru bomboş mesafeler arasında hızlandıktan sonra bir ara düşünceli sessizliğinden ayrıldı; gülümseyerek ve şaşarak dedi ki: 

- İstanbul’dakiler, rütbelerimi, nişanlarımı geri alacaklarmış! Hakları yok ya. Çünkü ben onların her birini bir harp meydanında, bir hizmet mukabili kazanmıştım. Salonlarda, saraylarda değil! Haydi kordonumu alsınlar, o sarayındı. Fakat her ne ise... Zaten ben, o kimselere tekaddüm edip istifamı verdim. Varsın alsınlar!.. “Ancak bunu vermem! Diyerek göğsündeki bu altın imtiyaz madalyasını okşar gibi gösterdi. Bunu benden kimse alamaz! Bunu, Anafartalar’da harp meydanında, ateşin karşısında benim göğsüme taktılar.” Dedi ve sustu.

Gene bugünlerde sarı saçları o dağlardan esen rüzgârlarda savrularak dedi ki: 

- Yahu! Memleketi ben mi batırdım? Yabancıyı Anadolu’ya ben mi soktum? Ben mi nizamı bozdum? Ben kalanı korumak, dağları kurtarmak ve nizamı kurmak için çalışıyorum. Bana müteşekkir olmaları lâzım gelirken, müstevli düşmanlarımızın menfaatine (yararına) uyarak nankörlük ediyorlar. Yanlış yoldadırlar.

Ruşen Eşref Ünaydın