17 Mayıs 2009 Pazar

SEN DE OKUMUŞ SAYILIRSIN

Atatürk’ün Etimesgut köyünde, eski Rumeli göçmenlerinden bir ahbabı vardı. Pek teklifsiz, senli benli konuşurlardı.

Fidan dikme ve Ankara’yı ağaçlama ve yeşertme merakı Atatürk’ü her gün çiftliğe çekiyordu. Bir kısım arazide, türlü denemelere rağmen ağaç tutturmak mümkün olamıyordu.

Atatürk ısrar ediyor, toprağı tahlil ettiriyor, çeşitli fidanları deniyordu. Hiçbiri istenen ve beklenen neticeyi vermiyordu.

Atatürk’ün bu işle çok uğraşıp didindiğini ve bu yüzden daha da üzüldüğünü gören Etimesgutlu ihtiyar bir gün:

-A, be Paşam! dedi, zor işlerden hoşlanırsın. Olmayacağı oldurmak istersin amma bu toprak kıraçtır, fidan tutmaz. Niçin bu kadar zorlanırsın?


Atatürk:

-Madem ki topraktır,mutlaka tutacak! diye kestirip attı.

İhtiyar:

-Benim demin toprak dediğime bakma, diye ekledi. “Toprak” dedimse sözün gelişine göre söyledim. Dediğin doğru olurdu, burası toprak olsaydı fakat bu, toprak değildir!

Her düşünceye, her uzmanlığa saygı gösteren Atatürk:

-Ya nedir öyleyse? deyince ihtiyar:
-Kayadır!.. yanıtını verdi.

-Amma yaptın ha? Bunca ziraat mühendisleri baktı; topraktır, dedi.

-Ne dediklerini bilmem. Fakat onlar habire bu arazinin yüzünde dolaşıyor. Halbuki, bu ince yüzün alt tarafı boydan boya düpedüz kayalıktır. İnanmazsan kazdır.

Atatürk bu cahil, fakat toprağın dilinden çok iyi anlayan tecrübe adamının sözünü dinledi. Arazinin muhtelif yerlerini kazdırdı. Nereye kazma vurduysa 30-40 cm altından yekpare sert bir kayalığın vücudu anlaşıldı. 

Atatürk sordu:

-Neden bunu şimdiye kadar bana söylemedin?

-Sen okumuşların sözüne daha çok inanırsın da ondan!

-Bu sözün doğrudur,dedi. Ben okumuşların sözüne daha çok inanırım. Fakat bu yaşa kadar toprakla uğraşan sana da inanırım. Çünkü bu işte sen de okumuş sayılırsın.

(Rıza Ruşen YÜCEL) den ADD yayını