YÜKSELİŞ DÖNEMİ: (1453-1579)
Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail'in Anadolu'daki müritlerine karşı şiddetli bir mücadeleye girişti. Şah İsmail'e karşı Çaldıran'da kazandığı zaferden (1514) sonra Tebriz'e kadar ilerledi. Bundan sonra I. Selim, Memlükler'a karşı harekete geçti. Ateşli silahlardaki üstünlüğü sayesinde kazandığı Mercidâbık (1516) ve Ridâniye (1517) savaşları, Osmanlı Devleti'ne Suriye, Filistin ve Mısır'ı kazandırdı. Hicaz, Osmanlı egemenliğine girdi. Böylece Osmanlı Devleti, Hint Okyanusu'na açılma olanağına kavuştu ve İslam dünyasının önderliğini tartışmasız biçimde ele geçirdi. Bu arada I. Selim, halife ünvânı aldı ve bu unvan kendisinden sonra gelen Osmanlı padişahları tarafından da kullanıldı.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde devlet en güçlü ve şaşalı dönemini yaşamıştır.46 yıllık hükümdarlığında devlet doğal sınırlarına ulaşmış ve tam anlamıyla günümüzde süper güç tabir edilen konuma ulaşmıştır.Öyle ki dönemin en güçlü ülkelerinden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile yapılan bir antlaşmada Osmanlı Vezir-i azamı ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu hükümdarı denk kabul edilmiştir. Yani Osmanlı'nın 2. adamı ancak diğer ülkeleri muhattap alacak seviyededir.DURAKLAMA DÖNEMİ VE NEDENLERİ: (1579 - 1699)
Merkezi Yapıdaki Bozulmalar ve Padişahlık Makamının Bozulması: I. Ahmet ile birlikte şehzadelerin sancak eğitimi uygulaması kaldırıldı, şehzadeler sarayda kapalı bir hayat yaşamaya başladı. Saraya kapanan şehzadelerin ruhsal yapılarında bozulmalar görüldü.
Bütün padişahlar şehzadeliklerinde sancaklarda tecrübe kazanırken, III. Mehmet; şehzade iken en son kez sancağa çıkan Osmanlı padişah olmuştur. I. Ahmet ile de liyakatine bakılmadan hanedanın en yaşlı üyesi tahta geçmeye başlamıştır. Yine I. Ahmet, sancağa çıkmadan tahta çıkan ilk padişahtır.
Sadrazamlık Makamının Bozulması : Sadrazam padişahtan sonra en etkili olan ikinci kişi idi.
Sadrazamlar, önceleri eğitim ve tecrübelerine göre seçilirken, daha sonraki dönemlerde rüşvet ve iltimas yolu ile göreve gelmişlerdir. Duraklama Dönemi'nde göreve gelen 61 sadrazamın tamamına yakını yeteneksiz ve liyakatsizdir.
Saray Kadınlarının Yönetime Katılması: Kimi padişahların zamansız ölümü üzerine geride tahta geçecek çocuk yaşta kişiler kalıyordu. Veraset sisteminden dolayı çocuk da olsa bu kişi tahta geçebiliyordu. Çocuk hükümdarların tahta geçmesi ile anneleri devlet yönetiminde etkili olmaya başlıyordu. Kadınların devlet işlerinde etkinliği Kanuni Dönemi'nde Hürrem Sultan ile başladı. Valide Kösem Sultan ve Turhan Sultanla devam etti. Zamanla saray kadınları devlet adamlarının atanmasında da söz sahibi oldu. Bu da bilgi ve beceriden yoksun kişilerin iş başına gelmesine neden oldu.
Orduda Meydana Gelen Bozulmalar :
Askeri kanun ve geleneklere saygı gösterilmemeye başlandı. Yeniçerilerin ve Kapıkulu Ocağı'nın bozulması ile orduya olan güven kayboldu.
Kanun-i Kadim'e aykırı askere alım işlemleri yapılmaya başlandı. Yeniçeri Ocağı'na usülsüz asker kaydeden ilk padişah III. Murat'tır. Devşirme sistemi bozuldu. Yeniçeriler çeşitli nedenlerden dolayı sık, sık ayaklanmaya başladı. Merkeze her istediklerini yaptırabilen Yeniçeriler, bazen padişahları bile tahttan indirmişti. XVII. yüzyılda Tımar dağıtımındaki adaletsizlik ve haksızlık Eyalet ordusunun itibarını zedeledi. Dirlik araziler askerlikle ilgisi olmayan kişilere verilmeye başlandı. Yükselme Dönemi'nde Eyalet Ordusu Yeniçeri Ocağı'na karşı önemli bir denge unsuruydu. XVII. yüzyılda eyalet askerlerinin sayısının azalması ile, Yeniçeri Ocağı güç kazanmış ve devlet yönetiminde Ocağın etkinliği artmıştır.
Osmanlı donanması Kanuni Sultan Süleyman Dönemi'nde en üst düzeye ulaşmış, Barbaros Hayreddin Paşa'nın ölümüyle de giderek önemini kaybetmişti. Denizcilikle ilgisi olmayan kişiler kaptan-ı deryalığa getirilmişti.
Ekonomideki Bozulmalar:
Savaş ganimetlerinin azalması. Uzun süren ve genelde yenilgiyle sonuçlanan savaşlar. Eskisi gibi yabancı devletlerden vergi ve hediye alınamaması.Artan saray masrafları ve lüks ve israfın artması. Sık, sık padişah değişiklikleri yüzünden ödenen cülus bahşişleri. Tımar sisteminin bozulması. Kapıkulu askerlerinin sayısının artması.
Eğitimdeki Bozulmalar:
Osmanlı Eğitim sistemi Avrupa'nın oldukça gerisinde kalmıştı. Osmanlı Devleti'nde en önemli eğitim kurumu medreselerdi. Medreselerin başında bulunan ulemalar gelişmeye ayak uyduramadı. Medreselerde zamanla pozitif bilimler askıya alındı.
Medrese eğitimi yapmamış bir çok insana diploma ve rütbe verildi. Yeni doğmuş çocuklara müderris unvanı verilerek beşik uleması zümresi meydana geldi. Bu sözde ulemalar zamanla askerle birlike isyanlara katılıp saraya hücum etti.
Toplum Yapısındaki Bozulmalar:
Siyasi, sosyal ve ekonomik yapının bozulması ile Anadolu'da Celali İsyanları çıktı. Celali isyanları ile merkezi otorite tamamen sarsıldı.
İsyanların artması üzerine Anadolu'da yaşayan halk şehirlere göç etmeye başladı.
İsyanların bastırılmasında kullanılan yöntemler, halkla devletin arasının açılmasına neden oldu.
Osmanlı Devleti, XVI. yüzyılın sonunda yaklaşık 20 milyon kilometre kare sınır ve 100 milyon nüfus ile en geniş sınırlarına ulaşmıştı. Üç kıtaya yayılan bu sınırların korunmasında zorluk çeken Osmanlı Devleti, bazen birçok cephede savaşıyor ve bu nedenle mevcut gücü bölünüyordu. Osmanlı Devleti Kuruluş Dönemi'nde Batı'da çok rahat ilerledi, çünkü Avrupa'da derebeylik rejimi (küçük krallıklar) hüküm sürmekteydi. XV. yüzyıl ile birlikte Avrupa'da güçlü merkezi krallıklar kuruldu. Avrupa, XV. ve XVI. yüzyıllarda Coğrafi Keşifler, Rönesans ve Reform ile önemli adımlar atmış, Osmanlı Devleti'nde ise aynı gelişmeler görülmemişti.
DURAKLAMA DEVRİNİN ÖNEMLİ OLAYLARI:
Osmanlı-İran Savaşları:
III. Murat Dönemi (1577-1590)
III. Murat, 1579'da İran şahı Tahmasb'ın ölümü ile ortaya çıkan taht kavgalarından faydalanarak İran üzerine sefere çıktı. Osmanlı Ordusu, Hazar Denizi'ne kadar ilerledi fakat, 1590'da İranlılar'ın barış İstemesi Üzerine Ferhat Paşa Antlaşması imzalandı.
Ferhat Paşa Antlaşması (1579)
Bu antlaşma ile Azerbeycan, Luristan, Gürcistan ve Dağıstan Osmanlılara bırakıldı. Osmanlı İmparatorluğu, bu antlaşma ile doğuda en geniş sınırlara ulaşmış oldu.
I. Ahmet Dönemi (1603-1611)
Osmanlı Devleti'nin Batı'da Avusturya ile savaşta bulunmasını ve Anadoludaki Celali İsyanlarını fırsat bilen İran'ın Ferhat Paşa Antlaşması ile Osmanlı Devleti'ne verilen yerleri geri almak istemesi sonucu Şah Abbas, 1603'te Tebriz ve Erivan'ı alarak Diyarbakır ve Musul'a kadar ilerledi. 1611 yılında Nasuh Paşa Antlaşması imzalanarak bu savaşa son verildi.
Nasuh Paşa Antlaşması (1611)
1. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti, Ferhat paşa Antlaşması ile aldığı toprakları geri verdi.
2. İran her sene Osmanlı Devleti'ne ikiyüz deve yükü ipek verecekti.
Bu antlaşma Osmanlı Devleti'nin elde ettiği toprakları geri verdiği ilk antlaşmadır.
I. Mustafa Dönemi (1617-1618)
İran'ın antlaşmalarda verdiği sözü tutmayıp Osmanlı Devleti'ne söz verdiği ekonomik yükümlülüğü yerine getirmemesi sonucunda 1617-1618 tarihleri arasında İranla Osmanlı İmparatorluğu arasında savaşlar devam etti. Bu savaşlarda önemli bir çatışma olmadı, 1618'de İran ile Serav Antlaşması imzalandı. Bu Antlaşması ile Nasuh Paşa Antlaşması'nın koşulları her iki ülke tarafından da yeniden kabul edildi.
IV. Murat Dönemi (1622-1639) İran'ın hile ile Bağdat'ı işgal etmesi üzerine IV. Murat, İran'a iki sefer düzenledi. Bu seferler sonunda Revan ve Bağdat'ı tekrar ele geçirdi. 1639 yılında İran ile Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalandı ve altmış yıldır süren İran savaşları sona erdi.
Kasr-ı Şirin Antlaşması (1639)
1. Azerbaycan ve Revan İran'a bırakıldı.
2. Bağdat Osmanlı Devleti'ne bırakıldı.
3. Zağros Dağları iki ülke arasında sınır oldu.
Genç Osman Dönemi (1618-1622): Lehistan'ın Boğdan'ın iç işlerine karışması yüzünden
Genç Osman 1618 yılında Lehistan seferine çıktı. Leh ordusunu yendi ve Hotin Kalesi'ni kuşattı. Bu sefer, yeniçerilerin gevşek davranması üzerine, 1620 yılında Hotin Antlaşması imzalanarak son buldu.
Hotin Antlaşması (1620)
1. Lehliler ve Osmanlılar birbirlerinin topraklarına saldırmayacaktır.
2. Lehistan, Kırım Hanı'na 40 bin düka altını vergi olarak ödemeye devam edecektir.
Hotin seferi'nde Yeniçerilerin yetersizliği anlaşılmış ve ilk defa Genç Osman, Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmak istemiştir. Bu da onun çürümeye başlayan imparatorlukta sonunu getirmiştir.
IV. Mehmet Dönemi (1672-1676): Lehistan'ın, Türk himayesinde bulunan Ukrayna Kazakları'nın iç işlerine karışması sonucu Osmanlı ordusu 1672'de Lehistan seferine çıktı. Lehliler birçok defa yenildi ve 1676'da Bucaş Antlaşması imzalandı.
Bucaş Antlaşması (1676)
a) Ukrayna Osmanlıların koruması altında kalacak.
b) Podolya Osmanlılara verilecek
c) Lehistan her sene vergi ödeyecek
Bucaş Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarına toprak kattığı son antlaşmadır. Bu antlaşma ile Osmanlı İmparatorluğu Batı'da en geniş sınırlarına ulaşmıştı. Lehistan Diyet Meclisi, Bucaş Antlaşması'nın vergiyle ilgili üçüncü maddesini kabul etmedi. Savaş yeniden başladı. Osmanlılar vergiyle ilgili maddeyi kaldırınca 1676 yılında Bucaş Antlaşması yenilendi.
Osmanlı-Avusturya Savaşları (1593-1606)
Avusturya ile Osmanlı arasındaki sınır mücadelesi. 1593 tarihinde Bosna Beylerbeyi Hasan Paşa'nın Avusturyalılar tarafından pusuya düşürülerek öldürülmesi. Nedenleri ile III. Murat Dönemi'nde Avusturya savaşları başladı.
Zitvatorok Antlaşması (1606)
1. Eğri, Kanije ve Estergon Kaleleri Osmanlılarda kalacaktır.
2. Avusturya Kuzey Macaristan topraklarını elinde tuttuğu için her sene Osmanlılara ödediği vergiyi artık ödemeyecektir.
3. Avusturya bir defaya mahsus olmak üzere savaş tazminatı ödeyecektir.
4. Avusturya arşidükası protokol bakımından Osmanlı padişahına denk olacaktır.
Zitvatorok Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu Orta Avrupa'daki üstünlüğünü kaybetmiş, Avrupadaki devletlerle eşit seviyeye gelmişti.
Osmanlı-Avusturya Savaşları (1622-1664)
Avusturya'nın Erdel Beyliği iç işlerine karışması nedeniyle 1662'de Avusturya seferine çıkan Osmanlı ordusu Uyvar, Zerinvar ve Novigrat kalelerini aldı. Bu savaşlar 1664 yılında imzalanan Vasvar Antlaşması ile son buldu.
Vasvar Antlaşması (1664)
a) Uyvar ve Novigrat kaleleri Osmanlılara bırakılacak, Zerinvar Avusturya'da kalacaktır.
b) Erdel Osmanlı Devleti'nde kalacak, Osmanlı Devleti ve Avusturya, Erdel'den askerlerini çekecektir.
c) Avusturya, Osmanlıların Erdel Beyi adayını tanıyacaktır.
d) Avusturya savaş tazminatı ödeyecektir.
Bu antlaşmadan sonra Avrupalılar, Osmanlıların eski gücünü kazandığını zannederek büyük bir paniğe kapılmıştı.
II. Viyana Kuşatması (1683)
Koyu katolik olan Avusturya'nın, Protestan Macarlara baskı yapması ve Macarların Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'dan yardım istemesi sonucu 1682'de Osmanlı Devleti Avusturya'ya savaş ilan etti. 1683'te Avusturya üzerine sefere çıkıldı.Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, 1683'te Viyana'yı kuşattı. Haçlı ordusunun yardıma gelmesi üzerine Osmanlı ordusu Viyana önlerinde bozguna uğradı.
Bozgunun nedenleri :
1. Merzifonlu'nun deneyimli komutan ve devlet adamlarının sözünü dinlememesi,
2. Merzifonlu'nun şehrin yağmalanmasına izin vermemesi,
3. Viyana'nın güçlü surlarla çevrili olması,
4. Kırım Hanı'nın zamanında yardım göndermemesi.
Kutsal Bağlaşma ve Savaşlar (1683-1699):
Osmanlı Devleti'nin Viyana önünde bozguna uğraması ve bu fırsattan yararlanmak isteyen Hıristiyan Avrupa'nın Papa'nın önderliğinde kutsal ittifak kurarak, Türkleri Avrupa'dan atmak istemesi.sonucu Avusturya, Macaristan ve Erdel'i alıp Bulgaristan'a girdi, Osmanlı Devleti ile Haçlı ittifakı arasında 1683'te dört cephede savaş başladı. Lehistan, Podolya ve Boğdan'ı, Venedik, Mora ve Dalmaçya'yı aldı. 1687 yılında II. Süleyman, 1695'de de II. Mustafa tahta geçti. Yenilgilerin devam etmesi üzerine Osmanlı Devleti Karlofça Antlaşması'nı imzalayarak savaştan çekildi.Karlofça Antlaşması (1699) Avusturya, Lehistan, Venedik ve Osmanlı Devleti arasında imzalandı.
1. Temeşvar ve Banat Yaylası dışında kalan bütün Macaristan ve Erdel Avusturya'ya verildi.
2. Hırvatistan'ın bir bölümü Avusturya'ya verildi; Sava ırmağı sınır oldu.
3. Podolya ve Ukrayna Lehistan'a verildi.
4. Dalmaçya kıyıları ve Mora, Venedik'e verildi. Korint Osmanlılarda kaldı.
5. Antlaşmanın süresi 25 yıl olacak ve Avusturya'nın garantisinde bulunacaktı.
Osmanlılar, Karlofça ve İstanbul Antlaşmaları'yla ilk defa toprak kaybına uğradı.
Bu antlaşmalar, Osmanlı İmparatorluğu'nun XVIII. yüzyıl genel politikasında belirleyici rol oynadı ve Osmanlı Devleti'nde Gerileme Dönemi Başladı.
GERİLEME DÖNEMİ (1699-1793)
Lale Devri ile başlayan barış dönemi,Patrona Halil isyanı ile son buldu.Bu arada Ruslar da hem Lehistan’ın iç işlerine karışmış hem de Kırım’ı işgal etmişlerdi.Osmanlılar Rusya’ya savaş açarken,onların dostu Avusturya da Osmanlılara savaş açmıştı.Her iki cephede yaptığı savaşı kazanan Osmanlılar,Fransa’nın arabuluculuğu ile hem Rusya ile hem de Avusturya ile Belgrat Antlaşmasını ( 1739 )ayrı ayrı imzaladılar.Bu antlaşma ile daha önce Avusturya’ya kaptırdığı Belgrat’ı alan Osmanlılar, batıda imzaladıkları son kazançlı antlaşmayı imzalamış oldular.Bu antlaşmalara arabuluculuk eden Fransa da aldığı kapitülasyonları sürekli hale getirdi.(1740)
Lehistan Meselesi: Rusya Lehistan’da hakimiyet kurabilmek için iç işlerine karışıyordu.Leh milliyetçileri Ruslara karşı ayaklandı ve Osmanlılara sığındı.Bu olay ile başlayan Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Ruslar;Eflak ve Boğdan’ı işgal ettiler,Batlık Denizi ve Cebelitarık Boğazını aşarak Mora’ya gelip orada ayaklanma çıkardılar,Osmanlıların ayaklanmayı bastırması üzerine Çeşme Limanına demirli Osmanlı donanmasını yaktılar. Bu durum üzerine Küçük Kaynarca Antlaşması imzalandı.(1774)
Maddeleri:
1)- Kırım'a bağımsızlık verilecek, Kırım sadece dini bakımdan halifeye(padişah) bağlı kalacak.
2)- İngiltere ve Fransa'ya verilen Kapitülasyonlar Rusya'ya da verilecek.
3)- Ruslar Osmanlı hakimiyetindeki Ortodoksların koruyucusu (hamisi) olacak
4)- Ruslar İstanbul'da daimi bir elçi bulundurabileceklerdi.
5)-Osmanlılar Rusya’ya savaş tazminatı ödeyeceklerdir
Bu anlaşmanın önemi: hem Ruslara boğazlardan serbest geçiş hakkı verilmesi hem de Kırım'ın bağımsızlığının kabul edilmesi olmuştur. Küçük Kaynarca Osmanlı tarihinin dönüm noktalarındandır, tarihinde ilk defa bu anlaşma ile Osmanlı Devleti savaş tazminatı ödemiştir. Bunun yanında Ruslara kapitülasyonlar verilmiş,Rusya Osmanlılardaki Ortadoksların himaye hakkını alarak Osmanlı devletinin iç işlerine karışma imkanı bulmuştur.
Bağımsızlığını elde eden Kırım 1783’de Rus işgaline uğradı.Rusya ile savaşacak gücü olmayan Osmanlılar 1792 Yaş Antlaşması ile Kırım’ın Rusya’ya dahil olduğunu kabul etmek zorunda kaldılar.
Kaynak- Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarih