Erenköy, Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesinde çok özel bir öneme sahiptir.
Çünkü, burası mücadele süresi boyunca Anavatanla, Yavruvatan arasında köprü görevi yapan bir yerdi. Çünkü, burası gözüpek, milliyetçi mert delikanlıların yüreklerini ellerine alıp Anavatan'dan yüklenip getirdikleri silahları çıkarttıkları yerdi. Çünkü, burası Kıbrıs Türk mukavemetçilerinin, mücadele gücünü arttıran silahların geldiği yerdi. Çünkü, burası Anavatanla, Yavruvatan arasındaki kopmaz ve kopartılamaz bağın simgesiydi.
Erenköy; gözü pekliğin, fedakarlığın, mücadele için herşeyin göze alındığı bir yiğitler yurdudur
Yıl 1958, gün “20 Temmuz”du. Anavatan'dan ikmal yapılmış, “bereketçiler” ilk silahları küçük teknelerle getirip Erenköy'e çıkarmıştı. Ve ne tesadüf ki 16 yıl sonra Kıbrıs Türk halkına barış ve özgürlüğü getirecek olan barış Harekatı'nın başladığı gün de 20 Temmuz olacaktı.
Türkiye'den yapılan ikmal seferleri sırasında iki yürekli insan Asaf Elmas ile Hikmet Rezvan 1958'in Kasım'ında Akdenizin köpüklü sularında kaybolarak şehit olacaktı. Ama 1983'ün Kasımı'nda onların harç koydukları mücadele sonucunda ise Kıbrıs Türklerinin devleti doğacaktı.
Rumların, 1963'te tarihe Kanlı Noel olarak geçecek Türkleri yok etme harekatı, Anavatan'daki ve yurt dışındaki Kıbrıs Türk gençliğini ayağa kaldırmıştı. Kıbrıs'a gelecekler, vatanlarını savunacaklardı. Önlerine çıkacak hiç bir engel onları bu kararlarından vazgeçiremeyecekti.
Mitingler, silah temin etme, sandal gasp etme girişimleri derken, onlara kısa bir durak olacaktı Zir Eğitim Kampı. Ve Anavatanla, Yavruvatan arasındaki köprü Erenköy bir kez daha devredeydi.
Anamur'dan yirmişer, otuzar gruplar halinde sandalla yola çıkan gençler, 30 mart 1964'ten itibaren Erenköy'e çıkmaya başlamıştı. 9 Ağustos'a gelindiğinde Erenköy'e çıkanların sayısı 530 olmuştu.
Erenköy, Rum ve Yunan'a göre ortadan kaldırılmalıydı. General Grivas komutasında kana susamış 5 bin asker; denizden 3 hücumbot, karadan makineli tüfekler, ağır toplar ve bataryalarla 6 Ağustos günü hücuma kalktı. Erenköy'deki Türklerin bu güçler karşısında sayısı azdı, silahı azdı, mermisi azdı, yiyeceği azdı ama inancı vardı, cesareti vardı.
Saldırılara göğüs gerilecek, düşman güçlere geçit verilmeyecekti. Köy, ağır top ateşine tutulmuştu. Ama kurşun yağmuru, top yağmuruna rağmen Mücahitler geçilemiyordu...
Ve tarih 8 Ağustos 1964. Tüm uyarılara rağmen düşman saldırısını durdurmuyor aksine arttırıyordu. Artık Türkiye'nin sabrı taşıyordu, göz göre göre köy yok edilemezdi.
Çelik kanatlı Türk jetleri yeri göğü inleten sesleri ile daldılar düşmanın üzerine.
Hücumbotlarına, ağır toplarına, bataryalarına güvenip insan kasabı kesilen düşman, kaçacak delik arıyordu.
Türkiye ilk kez fiili müdahalede bulunup düşmana “dur” diyordu. Cumhurbaşkanı merhum Cemal Gürsel'in “Rumların aklı başına gelene kadar Türk jet uçaklarının taaruzları devam edecektir” emri yerine getiriliyordu. Bir katliam önlenmişti. Eli kanlı güçler durdurulmuştu.
Mert insanlar onurlarıyla direnmiş, tarihe şanlı bir sayfa eklemişlerdi. Bu sayfa, Şanlı Erenköy direnişiydi.
Kaynak-M. Ali GÖKDEM